Yukarıda Bir Ay Var
Yusuf AKGÜL
Türkmen çocukları, ne zaman teşekkül ettiği ve ne zamandan beridir söylenip geldiği bilinmeyen bir sözlü anlatım geleneğini, her Ramazan ayının başlangıcında (Orucu kalkılacağı ilk günün akşamı) ve sonunda (Arife akşamı) ev ev dolaşarak, her yıl yeniden gündeme getirirler.
Gruplar halinde bir araya gelen çocuklar, sahura kalkacağını bildikleri Türkmen ailelerin kapılarını çalarak, bir “Ya Ramazan” manisi söyleyip bir hediye beklerler. Bu hediye para (manat), şeker, mendil veya herhangi bir yiyecek maddesi olabilir.
Belirli bir ezgiyle söylenen bu çocuk şiirinin Türkmencesi şöyledir: (bir bölümü)
“Oraza geldi hay bilen,
Bir melece tay bilen.
Tayın batga batanda
Çıkardık hay hay bilen.
Yokarda bir ay bar
Ucı gızıl yay bar.
Pigamberin saçagında
Bize goylan pay bar.
Gapınızda toy bolsun
Az berenin gıyzı bolsun
Köp berenin oglı bolsun
Omin…”
( Oraza: Ramazan, Melece: Doru, Batga: Batak, Yokarda: Yukarıda, Ay bar: Ay var,Ucı kızıl: Ucu kızıl, Saçak: Sofra, Goylan: Koyulan, verilen, Beren: Veren, Gıyz: Kız,Köp: Çok, Oglı: Oğlu, Omin: Amin )
Önceleri sadece Türkmen ailelerin yaşadıkları evlere gelerek bir şiir parçasını söyleyip hediyeler bekleyen Türkmen çocukları, daha sonraları, Bağımsızlıkla birlikte Türkmenistan’da yaşamaya başlayan “Türk” ailelerin de kapılarını çalmaya başladılar.
Ramazan ayının başladığını ve bittiğini duyuran bu küçük habercilerle, ilk defa 1995 yılında karşılaştım. Sayıları 5-10 kişi idi. Türkmenistan’ın başşehri Aşkabat’ın Hüdayberdi caddesindeki kiralık evimin kapısını hiç beklemediğim bir anda, yukarıdaki Ramazan manisiyle kakan (çalan, tıklatan) çocuklar gözlerimi yaşartmış, “mihman”ım oluvermişlerdi.
Ramazan habercisi çocukların sayısı 1995’ten bu yana her geçen yıl arttı.
Aşkabat’ta geçirdiğim son (1999) Ramazan ayında, Mir 4’te oturduğum ev adeta çocukların istilasına uğramış, onlara vermekten ne cebimde Türkmen manatı, ne de dolapta tatlı- şeker kalmıştı. Grupların sayısının onbeşten fazlasının hesabını tutamamıştık. Sanıyorum yaklaşık 100 çocuk, sahura kalkacağımız ilk gece, kaldığımız apartmanı çınlattı. Ailece şaşırıp kaldığımız ve hazırlıksız yakalandığımız için hediye yetiştirememiş ve bir kısmına ertesi gün gelmelerini söylemiştik.
Önceleri Çarlık Rusya’sının kuklalarına, sonra da Sovyetlerin uşaklarına karşı büyük bir sabır ve direnç göstererek “Emanet”i günümüz nesillerine ulaştıran Türkmen yaşlılarının (Türk lehçesinde, yaşıulu) yanı sıra, emaneti teslim alan Türkmen çocuklarının da, ürettikleri nazım örnekleriyle bu hizmette çok büyük bir katkı sağladıklarını vurgulamalıyız.
Bağımsızlık sonrası Türkmenistan’da, önce Kurban Bayramı (1993), sonra da Ramazan Bayramı için resmi tatil uygulandı.
Sovyetler devrinde Türkmenler, dini geleneklerini gizlice sürdürmüşlerdir. Hıristiyan ahalinin Aşkabat 30. Mikrayon’daki kilisesi hep faal idi ama yüzde 90’ı Sünni Müslüman olan ahalinin, Aşkabat merkezde serbestçe ibadet edebileceği bir mescit bile yoktu.
Türkmenler Sovyetler devrinden ta bağımsızlıklarını ilan ettikleri 1991 yılına kadar inançlarını hep yüreklerinde saklayıp getirdiler.
İşte, Aşkabat Türk İlahiyat Lisesi öğrencisi İlaman Babayev’in kendi obasında tespit ettiği iki Ramazan manisi:
“Oraza (1) ayları gelende-geçer
Muhammet atını münende(2), gaçar
Ayın on dördünde yalkımın(3) saçar
Muhammet ımmatından(4) Ya Ramazan.”
“Esselam-aleyküm yatan kişiler
Kirpiğni kirpiğne gatan kişiler
Otuz gün oraza(5) tutan kişiler
Ya Muhammet Ya Ramazan…”
1:Ramazan, 2:binende, 3:ışık, 4:ümmet 5:oruç
Türkmenistan’da 21. yüzyıl, bağımsızlıkla birlikte Bayramlarla karşılandı. Sovyetler Birliği devrinde bayramı bile yaşamayan Türkmenler, bugün ülkeyi dolduran yüzlerce yeni camide, bu mübarek günleri hürriyet içinde idrak ediyorlar.
2000 yılının ilk Kurban Bayramında, Türk Diyanet Vakfı’nın katkılarıyla kurulan Aşkabat Ertuğrul Gazi Caminde bir araya gelen Türk ve Türkmen kardeşler birlikte şükredip, Allah’a el açarak niyaz kılmışlardı.
Ben Türkmenistan’dan döneli aradan tam 11 yıl gelip geçmiş... Orucun ilk gecesi veya Arife akşamı yine Türkmen çocukları gruplar halinde evleri dolaşarak “Ya Ramazan” manileri söylerlerken; ben, bu kez Türkmenistan’dan binlerce km. uzakta Türkiye’nin batısında Balıkesir şehrinde, geceleyin “Yukarıdaki Ay”a bakıp, gara gözlü yeğenlerimi hatırlayacağım.Ve onların gelmelerini, Ramazan manisi söylemelerini bekleyeceğim.
Onlarsız geçirdiğim bu Ramazan bayramında, Karesi diyarında Balıkesir gecelerini seyredip, “Köpet Dağı” niyetine “Kaz Dağları”nı düşünmek zor olacak…
Belki de bir yolunu bulur ve Ramazan Bayramına, onlarla birlikte mani söyleyerek, Türkmenistan’da girerim… Kim bilir!