“ 3 Temmuz salı gününden beri savrulup durmaktayım… Bu savruluş hayata dair, insan olmanın gereği, duyguların sınırları ve kuralları içinde yaşanması… Daha açıkçası doğal ve olması gereken bir savrulma… ”
3 Temmuz salı günü hayatta ilk defa yoğun ve tereddütsüz bir sevgiyle, aşkla, mutluluk ve huzurla nefes aldığım gündü, aldığım o ilk nefesi aynı duygularla da verebileceğim bir gündü…
İşte o gün hayatın zirvesine çıkmış ve uçmaya hazırlanıyordum; ama yine o gün, on bir senedir bünyemde hapsettiğim, iman ve irade gücümle zapt ettiğim, sevgi, sevda, aşk, akıl ve yaşama arzumla tesirsiz hale getirmeye çalıştığım hastalık nasıl olmuşsa nüksetmiş ve kan değerlerimde ortaya çıkmıştı…
Bu haberle yeni, yeni kanat açmaya ve uçmaya hazırlandığım o zirveden düştüm ve ansızın tepe üstü yere çakıldım. Kendimi paramparça hissettim, her parçam sanki bir köşeye sıçradı ve kaçıştı benden… kendimi günlerce bulamadım.
Birkaç gün sonra anladım ki bu bir uyarı; diyordu ki Yüce Yaratıcı:
“ Seni yaratan benim, uçuranda benim, düşürende… Önce beni bil, bana inan ve iman et, sonra o inanç, o iman, yarattığım ve yaşaman için bahşettiğim o sevgi ve aşk gücüyle gayret et, mücadeleni ver… Bensiz uçmaya kalkma düşersin, düştüğün yerden kalkmak için gayretin olsun ama bensiz kalkma…” Ruhumdan yükselen bu sesi duydum ve toparladım kendimi.
23 Temmuz yine bir gün ama pazartesi; Ankara Onkoloji Hastanesinin bahçesinde gezinirken oldukça rahatlamıştım; anlamıştım ki kâinatı ve hayatı O kurmuş ve kurgulamıştı, beni yaratan ve bu yaşıma kadar yaşatanda O idi… sevgiyi O yaratmış, özümüze de O koymuştu… çıktığım ve uçmaya kalktığım zirvede, düşüp çakıldığım zeminde O’ na aitti…
Aklımda tek cümle vardı, zihnimi işgal etmiş dolaşıp duruyordu dimağımda…
“ İMANIM İTİBARIM… AŞKIM SALTANATIM…”
Allahsız itibar maddeye kölelikti, aşksız saltanat cinsi kepazelikti…
İnanıyordum… şeksiz şüphesiz, katkısız pazarlıksız inanıyor ve iman ediyordum.
Seviyordum… yalansız riyasız, lekesiz gölgesiz seviyordum ve aşıktım…
O benim: “ Günaha yakın sevabımdı…”
O benim: “ Hakikate yakın serabımdı…”
O benim: “ Hep ve tek sevdiğim kadındı…”
Bırakın öylece de kalsın… Biz şiire devam edelim…
………………………………………………………
...arama diyorsun, sorma diyorsun;
kalbimi kör ettim, gönlümü sağır...
...halimden haberdar olma diyorsun;
duyguma dur dedim, aklıma sabır...
***
...kalbimde ritimsin, gözümde bakış;
bağrımda nefessin, gönlümde nakış...
...bana sakın deme, yokluğuma alış;
sana çilem dedim, yürekte kahır...
***
...kızgın ateşlerde et nasıl yanar;
yandım ateşinde bak damar, damar...
...sen çölü bir düşün, suya mı kanar;
hasreti kov dedim, vuslatı çağır...
***
...suskun kalmak bile yakışır bize;
kalpler konuşunca gerek yok söze...
...gözle görmek nedir, gönül göz göze;
sana aşkım dedim, şer bile hayır...
Karmakarışık duygular bunlar; savruluş bu… hem de kasırgaya kapılmak ve savrulmak…
Bir başka dizelerde ne demişim.
...kavuşmak nedir ki, bir anlık sevinç;
seni bende değil, ben sende sevdim...
...dokunmak, sarılmak sanki ürperiş;
seni bende değil, ben sende sevdim...
***
...bana aşkı sorma, beni aşka sor;
ne bırakmış bende, kül mü yoksa kor...
...seni sevmek kolay, sende olmak zor;
seni bende değil, ben sende sevdim...
Kalbinizde sevgi, gönlünüzde aşk olsun… Her şey gönlünüzce olsun…