Yarıyıl tatilinin sona erdiği şu günlerde, ailelerin önemli gündem maddelerinden biri de çocuklarının okul başarısı gibi görünüyor. Doğal olarak tüm ebeveynler, yetiştirdikleri çocuğun akranlarına göre daha zeki, daha yetenekli, daha başarılı,….daha, daha, daha olmasını istiyor.Ancak pek çoğumuzun göz ardı ettiği bir nokta var ki; okul çocuğun yaşam alanlarından sadece bir tanesidir. Buradaki faaliyetlerde gösterilen yeterlilik ve başarı da çocuğun bilişsel durumuna ilişkin tek gösterge değildir. Okul aslında yaşamın küçük bir modelidir. Çocuk eğitim ve öğretim hayatı içerisinde; sosyal ilişkiler kurmayı ve yürütmeyi, yaşamın getirdiği sorunlarla başa çıkma becerisi geliştirmeyi, davranışlarının ve tepkilerinin sonuçlarıyla yüzleşmeyi ve bu sayede tecrübeler oluşturmayı öğrenir. Bu işin eğitim kısmıdır ve oldukça önemlidir. Eğitimin bir bölümünü oluşturan öğretim sürecinde ise; çocuğun yaşına, gelişimine ve bireysel özelliklerine uygun; akademik becerilerinin gelişimine yönelik çalışmalar yapılır. Burada önemli olan faktör ise; çocuğun bireysel özellikleridir. Her çocuk, kendine has bir muhteviyata ve bu muhteviyatın getirdiği uyuma ve dengeli bütünlüğe sahiptir. Bu durum her bireyin orijinal ve kendine has bir kişilik olarak varlığının nihai sonucudur. Son günlerde daha da önemle üzerinde durulmaya başlanan, eğitimin bireysel farklılıklara göre düzenlenmesine ilişkin çabaların, güzel sonuçları olacağı inancındayım.
Bireysel özellikler pek çok faktörle ilişkilidir. Her birey, bu dünyaya bir potansiyel ile doğar. Bu potansiyel doğuştan getirdiğimiz kalıtsal özelliklerimizden ve kişilik alt yapımızdan beslenir ki; bunu değiştiremeyiz ancak geliştirebiliriz. İşte bu geliştirebiliriz kısmında devreye eğitim girer. Tabi sadece örgün eğitim değil. Çocuğun eğitimi, öncelikle içerisine doğduğu ilk sosyal ortamı olan aile de başlar. Uyumlu ve dengeli ebeveynlerle ve mutlu, dingin bir aile yapısı içerisinde yetişen çocukların hem gelişimleri, hem de sosyal becerileri ve öğrenme yaşantıları daha iyidir. Çocuk, ailesinin yaşama dönük algılama ve değerlendirme ölçütlerinin büyük bir bölümünü içselleştirir ve yaşam tecrübelerini oluştururken dünyayı algılama da doğrulama kriteri olarak kullanır. Ailenin, eğitime ve öğrenme yaşantılarına yaklaşımı, bu nedenle oldukça önemlidir. Eğitime, öğrenmeye karşı olumlu duygu ve düşünceler içerisinde bulunan bireylerle büyüyen çocuklarında; böyle bir bakış açısı geliştirmeleri şaşırtıcı değildir. Eğitimciler bilirler, öğrenme hevesi ve arzusu olmayan bir bireye bir şeyler öğretmek oldukça zordur. Bu nedenle çocuğunun öğrenme yaşantılarında problem olduğunu düşünen ailelerin, her şeyden önce kendi tutumlarını gözden geçirmeleri gerekir.
Eğitim ve öğretim, yalnızca çocuğun dahil olduğu bir sistem değildir. Çocuk ve okul ile birlikte aileyi de kapsar. Ebeveynler olarak çocuğumuzun okul yaşantılarında desteği olmak ve bunu doğru yöntemlerle yapmak istiyorsanız öncelikle dikkat etmeniz gereken bazı hususlar var.
- Her şeyden önce ebeveynler çocuğu, bireysel özellikleri ile olduğu gibi kabul etmeli ( ki gerçek anlamda sevgi aslında kabulle başlar.) ve asla akranları, kardeşleri, akrabaları,…v.s. ile kıyaslamamalıdır. Her birey kendine özgü yeteneklerle donatılmıştır ve aynı aileden gelse bile herkesin yeterlilik düzeyinin iyi olduğu alanlar birbirinden farklıdır.
- Çocuğunuzun bilişsel, duygusal, sosyal, davranışsal,…v.s. alanlarda ilerleme ölçütü olarak, akranlarına göre hangi düzeyde olduğuna değil; kendine göre dünü ile bu günü, geçen haftaya göre bu haftası, geçen aya göre bu ayı arasındaki farka odaklanmak ve gelişimini buna göre değerlendirmek gerekir.
- Çocuklar, duyduklarını değil gördüklerini uygularlar. Bu nedenle ebeveynler, öğüt vermek yerine doğru model olmalıdır. Ebeveynlik bilinci gelişmiş ailelerde büyüyen çocukların, sadece okul uyumları ve başarıları değil pek çok alanda akranlarına nazaran daha güzel gelişme kaydettiği aşikardır.
- Ebeveynlerin çocuğun kişisel bakımı, beslenmesi, hijyeni ve sağlığı ile yakından ilgilenmesi gerekir. Öğrenmede bireyin öğrenmeye hazır ve açık olması oldukça önemlidir. Bunun için de bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığının yeterli olması gerekir.
- Anne-babaların, çocuklarından yana gerçekçi beklentiler oluşturmaları da önemli bir faktördür. Bunun için, çocuğu iyi gözlemlemek ve mükemmeliyetçi bir yaklaşım içerisine girmemek gerekir. Çocuklar dünyaya ailelerinin ideallerini ya da hayallerini gerçekleştirmek için değil; varolan potansiyellerini açığa çıkarıp kendilerini gerçekleştirmek amacıyla gelirler.
- Çocukla iletişim kurarken onun bir insan potansiyeli olduğu unutulmamalı; eleştirel ve irdeleyici bir tutum geliştirilmemelidir. Yaşamına ilşkin kararlarda söz hakkı verilmeli, fikri sorulmalıdır. Aile içerisinde karalar alırken, yahut sorun çözerken iletişim odaklı olmak çocuğun özgüvenine ve kişilik gelişimine olumlu katkıda bulunur.
- Çocuğun başarmakta zorlandığı alanlar yerine daha yeterli ve becerikli olduğu alanlarda desteklenmesi gerekir. Başarıları övülmeli ancak yaşadığı zorlanmalarda destekleyici bir tutum geliştirilmelidir. Bu yaklaşım tarzı, çocuğun kendine yönelik farkındalık geliştirmesini sağlar ve özgüven kazandırır.
- Ebeveynlerin çocuğun okuluna, öğretmenine arkadaşlarına yönelik duygu ve düşünceleri de çocuğun yaklaşımını ve dolayısıyla okul başarısını etkiler. Bu nedenle çocuğun okul başarısına katkıda bulunabilmek için; eğitim kurumu çalışanları ve diğer veliler ile uyumlu ve yapıcı ilişkiler içerisinde olmak gerekmektedir.
- Her aile zaman zaman yaşamın güçlükleriyle baş etmek zorunda kalabilir. Ailevi sorunlar bazen içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Böyle zamanlarda sorunların doğru iletişim teknikleri ile çözümlenmeye çalışılması ve aile atmosferinin ve birliğinin yeniden uyumlanması için bilinçli çaba harcanması gerekir.
- Kimi zaman ailenin, eğitimcilerin, çocuğun tüm çabasına rağmen işler yine de yolunda gitmeyebilir ve çocuk beklenilen ilerlemeyi gösteremeyebilir. Böyle bir durumda çocuğun özel desteğe ihtiyacı olabilir. Bu nedenle bir uzmandan da yardım almaktan çekinmemek gerekir.
Özgür Zeynep ÖZÜMTÜRK