Bir gün gençten bir arkadaş: “…aşk şiirleri yazıyorsun, aşka dair güzel sözler söylüyor, tanımını ve tarifini yapmaya çalışıyorsun; çok hoşuma gidiyor ama kafama hep şu soru takılıyor… Bir insan âşık olduğunu nasıl anlar, aşk hangi hallerde kendini belli eder.” Diye bir soru sordu hiç beklemediğim bir anda.
Aşk hep yaşanmış, doyasıya, kıyasıya ve ölesiye yaşayanlar da olmuş ama aşkı yaşayanlar, yaşadıkları aşkı kelimelere eksiksiz dökememiş; Orhan Veli’nin dediği gibi aşkı anlatmakta kelimeler kifayetsiz kalmış; ben nasıl anlatayım…
En iyisi bir misal vermek, bu öyle bir misal olmalı ki, bu genç arkadaşın aklına mıh gibi çakılsın kalsın.
O an çok mu düşündüm, yoksa birden bire mi aklıma geldi yazacaklarım tam hatırımda değil… Öyle zamanlar olur ki, yaşadıkları dürter insanı: “…ben buradayım, ne düşünüyorsun hadi anlat.” Der.
Tam böyle oldu, yıllar önce yaşadığım ve hiç unutmadığım bir durum aklıma düşüverdi.
Dedim ki: “ Uçaktasın… Uçak bir şehrin üzerinden geçiyor, o şehrin adı anons edildi… İster duymuş ol, ister aklında kalmış olsun ne fark eder; ola ki sevdiğin kişi o şehirde yaşıyor… O anonsu duyduğun an aklında en kesif fırtınalar esiyor, bütün duyguların 7.4 şiddetinde bir depremle sarsılıyor, nereden geldiği belli olmayan bir heyecanmış bütün bedeni sarıyor, kalbin yerinden fırlayacakmış gibi atmaya başlıyor ve sıcak mı, soğuk mu olduğunu bilemediğin yoğun bir ter basıyorsa her bir yanını… Sen âşıksın arkadaş…”
Genç arkadaş uzun, uzun baktı gözlerime, şöyle bir kafasını kaşıdı ve dedi ki:
“ Ben böyle bir şey yaşamadım ki…”
Aslında bu anlattığım aşkın tarifi değil; aşkta, ayrılığın insan hayatına yansıması ve insan duygularında yaşanması.
Hani diyor ya rahmetli Abdurrahim KARAKOÇ: “ Ayrılıktan zor belleme ölümü…” tam böyle…
“ Aşk gözlerde başlar, yürekte doğar, sözlerde can bulur, ayrılıklarda ortaya çıkar, hasretle olur ve karışır insan hayatına.”
Bir şiir iyi gider tam burada…
BEN SANA AŞIĞIM BEN SANA VURGUN
...toprak, nasıl suya özlem duyarsa;
ben sana hasretim, ben sana vurgun.
...Mecnun' la çöller de aşka doyarsa;
ben sana aşığım, ben sana vurgun.
... vahalar kuruyor gözyaşım sana;
hazlardan kurtuldum, hicretim sana...
... İsmail gibiyim... kurbanım sana;
ben sana aşığım, ben sana vurgun...
… kaçanlar yutulur, geri ver bana;
Yunus’ u kurtaran eli ver bana...
... aşkın kokusudur, gülü ver bana;
ben sana aşığım, ben sana vurgun
... Yusuf 'u özleyen kuyular gibi;
Züleyha 'yı yakan arzular gibi...
... Resül' e susamış Hira' lar gibi;
ben sana aşığım, ben sana vurgun.