Özetin özeti, kentin eşiği; empati yapabilmenin yüceliğidir…
“Kentin eşiği nedir?” diye sorulsa ben buna “EMPATİ” derim… Geçtiğimiz sayıda “Kent ve Kibir” konulu yazım hayli ilgi gördü. “Kızılcahamam bu kibirden çok çekti” diye de bana çeşit çeşit örnekler verdiniz. Bir kenti kent yapan en önemli unsur; o kentte yaşayanların bıraktıkları kadim anılar, kadim ilişkiler, kadim eserler ile birlikte hemşerileriyle kurduğu aidiyet kültürüdür. Eğer bu ilişkiler yara almışsa, anılar bıraktığı izlerin tahribatı ile yüz yüze getirilmişse, tarihin belleğinden zamana ve mekâna karşı direnen eserler büyük bir tehlike altına girmişse; burada “empati” eksikliği ya da yoksunluğu var demektir…
Empati bir yüzleşme aygıtıdır. Bu aygıt kullanıldığında kentin iç seslerinden gönüllülük esası yükselir. Kentin ana damarları bu yüce ses ile hemhal olur. Kentin içinde yaşayanlar o kentin de barışını ve huzurunu ortaya çıkarır. Kentleri yönetebilmenin en önemli aracı da ilacı da bu duygudur. “Seni anlıyorum çünkü sana ihtiyacım var.” Dediğimizde bir empati gerçeğiyle yüzleşiyoruzdur. İşte bu anlayış ortamından mahrum olduğumuzda ise insan ilişkileri ağır darbeler alıyor demektir. Bu döneme imzasını ise şu duygular atar; kin ile beslenen bir anlayış tarzı, nefret ile bezenmiş ilişkiler ağı, aşırı partizanlık halinin körlüğü, “ben bilirim, sana ne oluyor” mantığının kibri…
Empati duygusundan yoksunluk hali; insan ilişkilerini zorlayan, yoran, ayrıştıran, ötekileştiren ve hiçleştiren bir sosyo - psikolojik süreci işaret eder. Aynı zamanda empati yoksunluğu, insanın kendi özüne yabancılaşması ve kendi kendinden kaçmasına da zemin hazırlar. Kişi böyle istediği için yaşanmaz bu süreç. Çevresi ve kişinin kendi ruh haliyle de çakıştığı zaman kendisini hissettirir. En tehlikeli olma hali de bu hassas noktada ortaya çıkar. “Aşırı benmerkezcilik, tek seslilik, ben yaptım oldu halinin sarhoşluğu, farklı düşünenlere karşı uygulanan baskı ve itibarsızlaştırma gibi insan onur ve haysiyetine hiç uymayan tutum ve davranışlar benimseniverir. Bu zehirlenme halinin ortaya koyduğu tek nokta da “korkutarak yönetme” anlayışının sahnelenmesidir... Sahneleme ritüeli sergilenmeye başladıktan sonra da “yalakalar ve kapı kulları el pençe divan durmaya başlar. En büyük zehirlenme de burada başlar.”
Empati, başkalarının hissettiklerini anlama yeteneğidir. Başkalarının ihtiyaç ve duyguları anlaşılamıyorsa ilgi ve şefkat de olmaz. Bu temel yaklaşımın yoksunluğu kentleri içten içe yiyip bitiren bir sürece eviriliverir. Oysa sokaklarımızı, mahallelerimizi, insani ilişkilerimizi ve hizmetlerimizi şefkatle donatarak nezaketi toplumsal yaşamımıza dâhil etmeliyiz. Kadim davranış ve kadim tutum da buna işaret eder. Kentlerin huzuru ve mutluluğu da buralardan yükselir…
Yerel siyasetin gündemde olduğu bu günlerde; kentimizi kiminle hangi anlayışla ve hangi ahlaki ve etik değerlerle yönetileceğimize karar vereceğiz. Bize düşen en önemli görev; temsiliyetimizi kim temsil edebilir? Kadimliğimize kimler gölge düşürmez, yapılacak hizmetleri kim şeffaf ve saydam olarak gerçekleştirir. Kim, katılımcı bir mantığı yerel demokrasinin olmazsa olmaz bir unsuru olarak yaşama geçirir. Kim, partizanlık batağına batmadan kenti barış ve huzur içinde yönetebilir. İşte bu ve buna benzer soruların cevaplarına göre kararlarımızı alacağız…
Unutmayalım ki; yerel yönetimler; beşikten mezara kadar giden hizmet ağının bir yönetimidir. Seçeceğimiz muhtardan da belediye meclisi üyelerine kadar bu hassas ve incelikli soruları kendimize sormalıyız. “Kızılcahamam tek seslilikten, bencillikten, hesap vermezlikten çok yakındı. Yoruldu. Tek taraflı alınan kararlardan da çok çekti.”
Yazımızın başlığına dönecek olursak, kadim kentleri yönetmek için “empati” yapmak gibi yüce değerlere inanmak ve bir karakter geliştirmek gerekiyor. Empati ise başlı başına “bir başkasının yerine koyabilmek” nezaketinden geçiyor.
Kentleri de; vicdanlı ve ahlaklı ve ortak yaşama alanlarına saygılı olan ve her adımda şefkatli davranabilen ve empati yapabilme yetisine sahip ve bu yüce duyguları her aşamada hayata geçirebilen, güzel ruhlu insanlar yönetebiliyor…
Özetin özeti, kentin eşiği; empati yapabilmenin yüceliğidir…