EVLİLİKTE EŞLER ARASI SAĞLIKLI İLETİŞİM
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yürüttüğü, “Türkiye’ de Aile Yapısı Araştırması” n da, Türkiye genelinde 12 bin 56 hane ile anket çalışması yapıldı. Bu araştırma, Türk aile yapısını en ince ayrıntılarıyla inceledi. Bu araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarından birisi ise, boşanma nedenlerinin sıralamasında oldu. Beklenenin aksine, boşanma nedenleri içerisinde; ekonomik sorunlar, şiddet, aldatma …v.s.değil; yüzde 27.3 lük bir oranla “eşlerin birbirine karşı ilgisizlik ve sorumsuzluğu” açık ara birinci faktör olarak görüldü. Aslında sonuç oldukça manidar görünüyor. Son zamanlarda hayatımızın her alanına yayılan ilgisizlik ve sorumsuzluk burada da karşımıza çıkıyor. İnsanlar artık sadece eşlerine, aile bireylerine değil; herkese ve her şeye karşı ilgisizler. Daha ben odaklı olmaya ve daha bireysel yaşam tarzları geliştirmeye başladılar. Oysaki mutlu bireyler, mutlu ailelerde ve birbirleri ile uyumlu ebeveynlerle yetişir. Evlilik ilişkilerinde uyum ve denge içerisinde olabilmek; bireyin sadece kendisi için değil, aslında toplumun huzuru ve refahı için de önemli bir faktördür. Sorunun kökenine indiğimizde, karşımıza hep birey ve bireyin kendisi ve çevresi ile olan ilişkilerindeki uyumu ve denge hali çıkıyor. İnsan, hem doğası gereği; olduğu gibi kabul görme, kendisinde varolan potansiyeli açığa çıkarma ve kendini gerçekleştirme ihtiyacına sahiptir; hem de toplum birimleri içerisinde varoluş sergileyip, sosyal ilişkiler kurarak ait olma ihtiyacını doyurmaya yöneliktir. Ait olma ihtiyacımızın ilk ve en önemli karşılanma kaynağı olan, içerisine doğduğumuz ailenin ve aile bireylerinin uyum ve dengesi bu nedenle oldukça önem arz eder. Ailedeki en temel faktör ise, kurucusu olan eşlerdir. Eşler, birbirleri ile ne kadar uyumlu, dengeli bir ilişki kurar ve aile ruhunu; sevgi, saygı, güven ve anlayış üzerine inşa ederlerse, o ailenin birlikte ve mutlu kalma olasılığı da o kadar yüksek olur. Ailenin iki temel taşıyıcı kolonu olan eşlerin, aile ruhunu olumlu geliştirmek ve hem bireysel, hem de birlikte mutlu ve uyumlu olabilmek adına, dikkat etmeleri gereken oldukça önemli hususlar vardır.
Eşlerin, her şeyden önce birbirlerini koşulsuz bir şekilde, olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile kabul etmeleri gerekir. Birinin diğerini dışladığı, değiştirmeye çalıştığı ya da reddettiği durumlarda, aralarında çatışmaların yaşanmaması olanaksızdır. Evlilik; iki farklı yapıda, iki farklı aile ve kültürden gelen insanın bir araya gelmesi ile kurulur ve birlikte uyumlanması ile gelişip güzelleşir. Bilinenin aksine, evlilik aşkı öldürmez. Aşk, çok taze ve çiğ bir duygudur ve evlilik birliği içerisinde gelişip, değişip, derinleşip; bağlılık, sadakat ve güvenin eşlik ettiği çok daha güçlü bir ilişki tarzına dönüşür. Bu gelişim ve dönüşüm esnasında elbette bazı sorunlar da ortaya çıkacaktır. Tüm ilişkilerde olduğu gibi eşlerin birbiriyle ilişkilerinde de sorunların yaşanmaması zaten mümkün değildir. Önemli olan karşılaşılan problemlerin yapıcı yollarla çözülmesidir. Özellikle ilişkinin ilk zamanlarında, eşlerin henüz birbirlerini yeterince iyi tanımadığı dönemlerde yaşanan sıkıntıları atlatmak; sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Evliliklerin ilk beş yılı, bunun da özellikle ilk iki yılı, eşlerin birbirlerini tam anlamıyla tanıma ve uyumlanma sürecidir. Bu süreç de çatışmaların daha sık yaşanması ve çözümünde güçlüklerle karşılaşılması da beklenen bir durumdur. Bu nedenle gerek duyulduğunda bir aile terapistinden de yardım alınabilir.
Evlilik birliği içerisinde eşlerin, birbirlerine duygu ve düşüncelerini dürüstçe ifade edebilmesi oldukça önemli bir husustur. Ancak açık ve dürüst davranırken, nezaket kurallarına uymaya ve kırıcı olmamaya özen gösterilmelidir. İletişimde paylaşılmak istenilen duygu veya düşünce kadar; bunun karşı tarafa iletilme şekli de önemlidir. Çok basit ve ön yargısız bir düşünce ya da duygu bile, söyleniş tarzının yanlışlığı ya da yeri ve zamanının doğru seçilememesi nedeniyle yıkıcı bir hal alabilir. Elbette karşı tarafa iletilen duygu ve düşüncelerin, bizim şahsi duygu ve düşüncelerimiz olduğu ve asıl gerçeği ifade etmeyen yönleri olabileceği unutulmamalıdır. Bu sebeple, karşı tarafın da kendi adına açıklama yapmasına, duygu ve düşüncelerini paylaşmasına izin verilmeli ve söyledikleri, gereken önem gösterilerek dinlenilmelidir.
Mutlu eşleri gözlemlediğinizde, onların birbirleri ile oldukça iyi bir ekip olmayı başardıklarını görürsünüz. Aralarında kendiliğinden gelişen bir görev dağılımı ve buna ilişkin sorumluluk duygusu vardır. Birbirlerine destek olmaktan gocunmazlar. Bir kriz anında amaca yahut çözüme odaklı bir ruhla birlikte hareket ederler. Ancak bu elbette ki eşlerin birbirine zincirle bağlıymış ya da tek bir kişilikmişçesine her an birlikte vakit geçirmesi ya da her konuda aynı şeyleri düşünüyor olmaları demek değildir. Birlikte geçirilen zaman kadar, ayrı geçirilen zaman da önemlidir ve elzemdir. Evlilik birliği içerisinde herkesin diğerinin kişisel alanlarına duyduğu saygı oldukça gereklidir. Eşinin bilgisi dışında özel eşyalarını kurcalamak ya da ailesi ve çevresiyle ilişkilerini yönlendirmeye çalışmak, eşlerin birbirlerine duyduğu güveni sarsar. Güven duygusu ise, tüm ilişkilerin temeline oturan en önemli duygudur. Eşler birbirlerine bağımlılık duygusu içerisinde değil, bağlılık durumu içerisinde olmalı ve bu duygu durumu içerisinde yaşamını sürdürmelidir. Evlilikte bağımlılık bir problem ancak bağlılık istenilen bir durumdur.
Ayrıca eşler; çocuklar, çalışma yaşamı, günlük işler,…v.b. yaşamın getirdiği sorumluluklara rağmen birlikte özel zamanlar geçirmeyi, birbirlerine özen göstermeyi de ihmal etmemelidir. Toplumsal evlilik algısının tersine, eşlerin flörtöz davranışlarına devam ettiği, birlikte sosyal ve kültürel faaliyetlere zaman ayırdığı( tiyatro, sinema, spor,…v.b.) evlilikler daha mutlu ve doyumlu olması sebebiyle ayrıca kalitelidir.
Evliliğin kalitesini belirlemek, uyum ve denge içerisinde bu evliliği sürdürmekte, eşlerin üzerine düşen sorumluluklara rağmen, yine de bazen sorunları aşmak kolay olmayabilir. Evlilik birliği çıkmaza girip, bozulmaya doğru gidebilir. Böyle bir durumda da eşlerin, bir aile terapistinden yardım almaktan çekinmemeleri gerekir. Çoğu zaman aile dışından tecrübeli, bilgili ve tarafsız bir gözün değerlendirmeleri, sorunun etkili çözümünde başarılı olma ihtimalini artırır.
Özgür Zeynep ÖZÜMTÜRK
Psikolojik Danışman