Hani derler ya perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye, o hesap Milli Takımımızın Lucescu ile göreve geldiği ilk zamanlardan bugünlere gelmesi kimse için sürpriz bir sonuç olmasa gerek. Lucescu yönetiminde 16 maçta sadece 4 galibiyet alabilen takımımız bu süreçte, Dünya Kupası elemelerindeyken turnuvaya katılamadı, son olarak UEFA Uluslar Liginde B grubundan C grubuna düştü.
Uluslar Ligi UEFA’nın daha çok hazırlık maçlarını azaltıp milli takımların maçlarına heyecan katmak için yaptığı bir turnuva. Avantajı ise Avrupa Şampiyonasına gruplarında katılamayan ülkeler bu ligde başarılı olurlarsa, kendi aralarında play-off maçları yapacak ve son 4 takım şampiyonaya gidecek.
Biz burada C Ligine düştüğümüz için artık bu ligin bizim için önemi bir başka turnuvaya kaldı.
Takımımızsa İsveç maçına ilk 11 de 9 Avrupa’da oynayan Milli oyuncumuzla başladı. Maça istekli başlasakta, ikinci yarıda yediğimiz penaltı golüyle bir mağlubiyet daha almış olduk.
Lucescu ile artık olmayacağı ortadayken, takımımızın başına dinamik, heyecanlı, o mevkinin kıymetini bilen bir teknik direktör gelmeli. Lucescu’nun bana göre tek yararı ‘’adamlar’’ tayfasından takımımızı temizlemesi oldu. Bu takım yenilsede temiz yeniliyor, elinden geleni herkes yapıyor. Ancak doğru taktik anlayışı ile oynamadıktan sonra bir işe yaramıyor.
Lucescu ile devam edilirse C grubu değil Z grubuna kadar düşmemiz kaçınılmazdır. Beşiktaş ve Galatasaray’daki başarılı günlerinden uzak olan Lucescu ile yollar derhal ayrılmalıdır.
Milli takım yeniden yapılanma yeri değildir. Milli takıma dönemin en formda ve ‘’karakterli’’ oyuncuları alınır. Kendi takımlarında süre bulamayan oyuncuların, milli takımda ilk 11 de kendine yer bulması yanlış bir yapılanma olduğunun göstergesidir. Ancak bu yanlış yapılanmanın yabancı kuralıyla alakası yoktur. Örneğin bu yıl kalesini adeta gole kapatan Mert Günok milli takıma alınmıyor, ya da illa 4-2-3-1 dizilişiyle oynaması da şart değil takımın.
Milli takımlarımızın U-14 den U-21 ‘ e kadar tamamı bir yapılanma içine girmelidir. Bu takımlarımızın başında olan teknik direktörler ne iş yapmaktadır? Ne fayda sağlamaktadır? Bu soruların cevaplarını eminim kimse veremez.
En önemlisi bir milli takımın bir oyun kültürü olur. Hangi futbolcular oynarsa oynasın takıma gelen herkes o oyun kültürüne uyum sağlar. Örneğin Kuzey Avrupa ülkeleri sağlam defans yapar, İspanya atak oynar, İtalya, Yunanistan defansif oynar, Hollanda gol düşünür gibi gibi..
Bizim takımımızın ne oynadığını bilen biri var mı?
Futbolumuzun hali, ligimizin kalitesi, Milli Takımımızın durumunun karamsar bir tablo içinde olması tesadüf olamaz.
Doğru insana doğru iş verilirse başarı gelir. Bu seviyelerde çalışan insanların maddi kaynaklı çalışmaları, Milli heyecan taşımamaları, futbolla yatıp kalkan bizim gibi bir ülke için kabul edilebilir bir durum değil.
Artık daha fazla zaman kaybetmeden en hakeden insana Milli Takım verilmeli ve beraberinde tüm yaş gruplarında yapılanmaya gidilerek yeniden o heyecanı yaşamaya başlamalıyız.
Ve basketbol,
NBA’de takımlar 15-16 maç yaparken bu yazımda iki takımdan bahsedeceğim. Philadelphia 76ers, sezona başlarmadanaslında kimse başarılı olur ya da olamaz diyemezdi. Lideri Embid yönetiminde inişli çıkışlı grafik çizen takım bence Jimmy Butler takasıyla seviye atlamış durumda. Bu takas ise temsilcimiz Furkan için büyük bir fırsat. Forvetlerini gönderen 76ers’ın , Furkan gibi hareketli bir forvete ihtiyacı var. Bu noktada kendini gösterme şansı yakalayan temsilcimiz umarım daha fazla süre alarak, sezon sonu NBA sınırlarından dışarı çıkmaz. Değinmek istediğim ikinci takım ise bana 90’lar NBA maçlarını hatırlatan CharlotteHornets. Takım şu ana kadar oynadıkları maçın yarısını kazansada ben onlardan 2-3 galibiyet anca almalarını bekliyordum. Ancak KembaWalker,insan üstü oynadığı basketbolla takımını sırtlamış durumda. Gerek forması, gerekse salonu itibariyle nostaljik bir görünümü olan Hornets bakalım playoffyapabilcek mi? Bence yine de zor.
Ülkemizde ise ligimiz Fenerbahçe, Tofaş ve Anadolu Efes’in üstünlüğü ile gidiyor. Bu üç takımın playofflara katılacağı şimdiden belliyken geri kalan 5 takımın hangileri olacağı konusunda sezon boyu büyük bir çekişme yaşanacak.
Voleybolda ise bu hafta derbi heyecanı yaşandı. Ligin 5. Haftasında, Fenerbahçe ezeli rakibi Galatasaray’ı 3-0 yenerek ligde 3. Sıradaki yerini korudu. Galatasaray ise haftayı 9. Sırada tamamladı.
HAFTANIN OLAYI
Bu haftanın olayı, Motor Sporlarından geldi !
MotoGp3 RedBull sürücüsü Can Öncü kariyerinin ilk yarışında galip gelerek tarihe geçti. Can henüz 15 yaşında ve ülkemizi MotoGp’de Kenan Sofuoğlundan sonra layıkıyla temsil etmeye aday görünüyor. Türk motor sporları tarihinin en özel günlerinden birisini yaşatan temsilcimize tebrikler!
HAFTANIN SÜRPİZİ
THY Euroleague’deki temsilcilerimizden Anadolu Efes, evinde Panathinaikos’u 78-62 yenerek formunu sürdürdü. Galibiyetin yanı sıra yunan ekibini sadece 62 sayıda tutan temsilcimiz savunmasıyla haftanın sürprizini gerçekleştirdi.
Hani derler ya perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye, o hesap Milli Takımımızın Lucescu ile göreve geldiği ilk zamanlardan bugünlere gelmesi kimse için sürpriz bir sonuç olmasa gerek. Lucescu yönetiminde 16 maçta sadece 4 galibiyet alabilen takımımız bu süreçte, Dünya Kupası elemelerindeyken turnuvaya katılamadı, son olarak UEFA Uluslar Liginde B grubundan C grubuna düştü.
Uluslar Ligi UEFA’nın daha çok hazırlık maçlarını azaltıp milli takımların maçlarına heyecan katmak için yaptığı bir turnuva. Avantajı ise Avrupa Şampiyonasına gruplarında katılamayan ülkeler bu ligde başarılı olurlarsa, kendi aralarında play-off maçları yapacak ve son 4 takım şampiyonaya gidecek.
Biz burada C Ligine düştüğümüz için artık bu ligin bizim için önemi bir başka turnuvaya kaldı.
Takımımızsa İsveç maçına ilk 11 de 9 Avrupa’da oynayan Milli oyuncumuzla başladı. Maça istekli başlasakta, ikinci yarıda yediğimiz penaltı golüyle bir mağlubiyet daha almış olduk.
Lucescu ile artık olmayacağı ortadayken, takımımızın başına dinamik, heyecanlı, o mevkinin kıymetini bilen bir teknik direktör gelmeli. Lucescu’nun bana göre tek yararı ‘’adamlar’’ tayfasından takımımızı temizlemesi oldu. Bu takım yenilsede temiz yeniliyor, elinden geleni herkes yapıyor. Ancak doğru taktik anlayışı ile oynamadıktan sonra bir işe yaramıyor.
Lucescu ile devam edilirse C grubu değil Z grubuna kadar düşmemiz kaçınılmazdır. Beşiktaş ve Galatasaray’daki başarılı günlerinden uzak olan Lucescu ile yollar derhal ayrılmalıdır.
Milli takım yeniden yapılanma yeri değildir. Milli takıma dönemin en formda ve ‘’karakterli’’ oyuncuları alınır. Kendi takımlarında süre bulamayan oyuncuların, milli takımda ilk 11 de kendine yer bulması yanlış bir yapılanma olduğunun göstergesidir. Ancak bu yanlış yapılanmanın yabancı kuralıyla alakası yoktur. Örneğin bu yıl kalesini adeta gole kapatan Mert Günok milli takıma alınmıyor, ya da illa 4-2-3-1 dizilişiyle oynaması da şart değil takımın.
Milli takımlarımızın U-14 den U-21 ‘ e kadar tamamı bir yapılanma içine girmelidir. Bu takımlarımızın başında olan teknik direktörler ne iş yapmaktadır? Ne fayda sağlamaktadır? Bu soruların cevaplarını eminim kimse veremez.
En önemlisi bir milli takımın bir oyun kültürü olur. Hangi futbolcular oynarsa oynasın takıma gelen herkes o oyun kültürüne uyum sağlar. Örneğin Kuzey Avrupa ülkeleri sağlam defans yapar, İspanya atak oynar, İtalya, Yunanistan defansif oynar, Hollanda gol düşünür gibi gibi..
Bizim takımımızın ne oynadığını bilen biri var mı?
Futbolumuzun hali, ligimizin kalitesi, Milli Takımımızın durumunun karamsar bir tablo içinde olması tesadüf olamaz.
Doğru insana doğru iş verilirse başarı gelir. Bu seviyelerde çalışan insanların maddi kaynaklı çalışmaları, Milli heyecan taşımamaları, futbolla yatıp kalkan bizim gibi bir ülke için kabul edilebilir bir durum değil.
Artık daha fazla zaman kaybetmeden en hakeden insana Milli Takım verilmeli ve beraberinde tüm yaş gruplarında yapılanmaya gidilerek yeniden o heyecanı yaşamaya başlamalıyız.
Ve basketbol,
NBA’de takımlar 15-16 maç yaparken bu yazımda iki takımdan bahsedeceğim. Philadelphia 76ers, sezona başlarmadanaslında kimse başarılı olur ya da olamaz diyemezdi. Lideri Embid yönetiminde inişli çıkışlı grafik çizen takım bence Jimmy Butler takasıyla seviye atlamış durumda. Bu takas ise temsilcimiz Furkan için büyük bir fırsat. Forvetlerini gönderen 76ers’ın , Furkan gibi hareketli bir forvete ihtiyacı var. Bu noktada kendini gösterme şansı yakalayan temsilcimiz umarım daha fazla süre alarak, sezon sonu NBA sınırlarından dışarı çıkmaz. Değinmek istediğim ikinci takım ise bana 90’lar NBA maçlarını hatırlatan CharlotteHornets. Takım şu ana kadar oynadıkları maçın yarısını kazansada ben onlardan 2-3 galibiyet anca almalarını bekliyordum. Ancak KembaWalker,insan üstü oynadığı basketbolla takımını sırtlamış durumda. Gerek forması, gerekse salonu itibariyle nostaljik bir görünümü olan Hornets bakalım playoffyapabilcek mi? Bence yine de zor.
Ülkemizde ise ligimiz Fenerbahçe, Tofaş ve Anadolu Efes’in üstünlüğü ile gidiyor. Bu üç takımın playofflara katılacağı şimdiden belliyken geri kalan 5 takımın hangileri olacağı konusunda sezon boyu büyük bir çekişme yaşanacak.
Voleybolda ise bu hafta derbi heyecanı yaşandı. Ligin 5. Haftasında, Fenerbahçe ezeli rakibi Galatasaray’ı 3-0 yenerek ligde 3. Sıradaki yerini korudu. Galatasaray ise haftayı 9. Sırada tamamladı.
HAFTANIN OLAYI
Bu haftanın olayı, Motor Sporlarından geldi !
MotoGp3 RedBull sürücüsü Can Öncü kariyerinin ilk yarışında galip gelerek tarihe geçti. Can henüz 15 yaşında ve ülkemizi MotoGp’de Kenan Sofuoğlundan sonra layıkıyla temsil etmeye aday görünüyor. Türk motor sporları tarihinin en özel günlerinden birisini yaşatan temsilcimize tebrikler!
HAFTANIN SÜRPİZİ
THY Euroleague’deki temsilcilerimizden Anadolu Efes, evinde Panathinaikos’u 78-62 yenerek formunu sürdürdü. Galibiyetin yanı sıra yunan ekibini sadece 62 sayıda tutan temsilcimiz savunmasıyla haftanın sürprizini gerçekleştirdi.
İNENLER / ÇIKANLAR