Kutlu hemşehrilerim,
Son günlerde gündemimize getirilen, tartışmalara yönelik olarak, yazmış olduğum bir yazıyı tekrar yayınlıyorum.
YABANABAT-KIZILCAHAMAM
Yabanabat kelime anlamı olarak; Şenlendirilmiş, mamur hale getirilmiş, ıssız yerler ve vadiler anlamına gelir
Yabanabat, bugün coğrafi sınır olarak Kızılcahamam,Çamlıdere ilçelerinin tamamını, Güdül, Ayaş, Kazan ve Çubuk ilçelerinin bir kısmını kapsayan bölgenin tarihteki adıdır.
Yabanabat’ın tarih içinde gelişimine bakacak olursak;
1356 yılından itibaren Ankara Sancağına bağlı olan Yabanabat’ın ilçe merkezi Demirciören köyüdür.1880 yılında olduğu gibi zaman zaman Pazar beldesine taşınmıştır. 1915 yılından beri bugün ki Kızılcahamam İlçe merkezidir.
1423 Tarihli Tahrir defterinde ilk defa Yabanova olarak adı geçmiştir.
1463 Tarihli Ankara tahrir defterinde Yabanova idari birimine bağlı 81 köy ve mezra vardır,
1530 Tarihli Tahrir defteri kayıtlarına göre; kadı ve subaşı tarafından idare edilen Yabanabat’ın 109 köy ve 30 mezrası vardır.Nüfusu 12.644 kişidir.181.398 akçe yıllık geliri vardır.
1571 Tarihli tahrir defterinde ; Yabanabat’ın 96 köy ve 12 mezrası vardır.Nüfusu 5. 273 kişidir.
1901 Tarihinde yazılan Şemsettin Sami Bey’in Kamus-u Alam adlı eserinde; Ankara Sancağının kuzeyinde bir ilçe’dir,doğu ve kuzeyden Kastamonu,batıdan Beypazarı ve Ayaş,güneyden Zir (Yenikent) ve Çubuk ile çevrilidir,İlçe merkezinin Şorba karyesidir.Hepsi Müslüman olmak üzere 175 köy ve 48.250 kişilik nüfusa sahiptir.İlçe hudutları içerinde 130 camii,15 mescit,8 medrese, 1 rüştiye, 1 iptidaiye, 15 sıbyan mektebi ve 72 dükkan ile 190 adet değirmen vardır.diye yazılmıştır.
1907 Tarihli Ankara Vilayet Salnamesinde, nüfusu 26.939 kişi erkek,28.159 kişi kadın olmak üzere toplam 55.098 kişidir.Kazada 148 camii ve mescit, 1 ortaokul,137 sıbyan mektebi,126 dükkan ve 151 değirmen olduğu belirtilmiştir.
ŞORBA
Bu noktadabugün ki Pazar Nahiyesinin tarihteki adı olan Şorba adının nereden geldiğini anlatmak gereklidir.Köyün yerleşiminin güneye baktığı için ilk adı Güneyköy olan köyün adı gelen,giden misafirlere çorba ikram ettiği için ‘Çorba dede’ olarak anılan muhterem bir zatın ölümü üzerine Çorba (Şorba) olarak değişmiştir.Yabanabat ilçe merkezi en son 1880 yılındaburaya nakledilmiştir.
İlçe merkezi olması ile birlikte hızlı bir yerleşmenin olduğu Şorba’da , nisbet edercesine yapılan,birbirinden güzel konaklar yapılmış ve bunlara ’ Nisbet Konakları ‘ denmiştir.Bu konaklarda zemin katta ahır.samanlık,ambar ve kiler,her katta tuvalet,banyo,odalarında gömme dolap ile bakır kapların konulduğu sergenler vardır.İlçe Merkezinde kanalizasyon kurulmuştur.
1830 Nüfus sayımında kazanın 62 köyü vardır ve nüfusu 4.762 kişidir.
1840 Tarihli Temettuat defterinde kazanın 71 köyü vardır ve 1.095 hane ikamet etmektedir.
Yabanabat ile bilgileri bağımsızlık karakterimiz ve önderlik vasfımızın en son göstergelerinden olan Yabanabat Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ile bitirmek istiyorum.
İngilizlerin Sevr barış konferansına ‘İstanbul’un milletlerarası hale getirileceği’ haberi ardından Mustafa Kemal, 8 Ocak 1920 tarihinde 3.Ordu Müfettişliğine telgraf çekerek, halkın bu durumu protesto etmesini ister. Ertesi günü yani 9 Ocak 1920’de 15 Müdafa-i Hukuk Cemiyeti, İstanbul’daki İngiliz Komiserliğine protesto telgrafı göndermiştir. İngiliz Komiser Robeck beklemediği bu tepki ve duyarlılığa şaşırmıştır. Bu Kahramanca tepkiyi hemen veren Cemiyetler; ‘Tokat, Konya, HacıBektaş, Ayaş, Kastomonu, Gerede, Beypazarı, Trabzon, Tekke, Develi, Boğazlıyan, Zonguldak, Çerkeş, Nazilli ve Yabanabat Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri’dir.
.
Türkmen, Danişment, Kızıloğuz, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait hemen hemen her köyde bulunan eserler bizlerin katışıksız Oğuz Türkmen olduğumuzu açıkça ortaya koymaktadır. Bu dil, şive, gelenek, görenek, kendimizi isimlendirmemiz, tanımlamamız ve yaşayışımız ile de ayrıca görülmektedir.
Yabanabat Kızılahamam-Çamlıdere bölgesi katışıksız Oğuz Tütküdür.
Atasını, aynı soy ve boy’dan geldiği (Kızıloğuz, Kocacık Türkmeni). Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sever ve sayar. Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir vatandaşı olmaktan gurur duyar ve mutludur.
Selim ŞENOL