İnsanlık yine bir sınavdan geçiyor. Yerküre sürgünlerin yaşatıldığı, ağıtların birbirini takip ettiği, gözyaşlarının giderek arttığı olaylara ve insanlığa şahitlik ediyor. Bir tarafta canlarına kastedilen, yerlerinden yurtlarından çıkarılan, gelecekleri karartılan insanlar; diğer tarafta zulüm ve haksızlıkla güç elde etmeye çalışanlar ve bu durumu seyreden insanlar (!)
Bütün bunlara sebep kişisel menfaatlerin ön plana çıkması, başkalarına hayat hakkı tanınmamasıdır. Oysaki Allah yeryüzünü, herkese yetecek bir şekilde çeşit çeşit nimet ve imkânlarıyla insanın hizmetine sunmuştur.
Özellikle Müslümanların yaşadığı coğrafyalar fitnenin sürekli canlı tutularak, kanlı olayların sahnelendiği alanlar yapılmak isteniyor. Batı dünyası maharetiyle gerçekleştirilen bu operasyonla hedeflenen de, adı ve amacı barış olan İslâm’ın terörle anılmasını sağlamaktır.
Normal şartlarda bir araya gelmeleri imkânsız gibi gözüken bazı ülkeler, konu Müslümanların birbirine düşürülmeleri, enerji kaynakları kullanımının ellerinden alınmaları olunca siyaseten bir araya gelebiliyorlar.Son birkaç yıldır etrafımızda yaşanan dramatik olaylar bunun en belirgin göstergesidir. Mısır, Filistin, Yemen, Irak, Suriye vd…
Özellikle Irak ve Suriye’de alevlenen fitne ateşinin harareti ülkemizde tüm yönleriyle hissedilmektedir. Böyle zamanların en büyük mağdurları ise kadınlar, yaşlılar ve çocuklardır. Bu insanlar için sığınılacak en yakın yer ise Türkiye olmuştur. Bu yakınlık sadece mesafe yakınlığı değil, gönül yakınlığıdır.
İnsanın kendi kendine yetersiz kaldığı, çaresizlik içinde bunaldığı, hayatta kalabilmek için arayış ve bekleyiş içerisinde olduğu an ve zamanlar vardır. Böyle anlarda imdada yetişen bir iyilik, o andaki çaresizliğimize derman, geleceğimiz için de yeni bir umut kaynağı olur.
Ülkemiz insanı, inancından aldığı “Ensar olma” bilinciyle yardımseverliğin sadece sözünü değil, kucak açma ve paylaşma ile de uygulamasını ortaya koymuştur. “İyilik ve takvada yardımlaşmayı", esas alarak “ İnsanın bir bedene benzetilip, hastalanan bir uzuvdan tüm bedenin etkilendiği” bilinciyle acıları anında hissetmiştir. Hiçbir zaman mazlumun ve çaresizin inanç ve milliyet kimliğine bakmamış, sadece insan olmasına bakarak; Mazlumun duyulmayan sesine ferman, acılarına da derman olmuştur.
Ülkemiz şu an yaklaşık üç milyona yakın mazlum sığınmacıya kucak açmıştır. Geçmişte yekvücut seferberlikle vatanını kurtardığı gibi bugün de, gönül seferberliği ile oluşturduğu yardımlarla insanları ve insanlığı kurtarmaya devam edecektir. Zîra canların acımasızca katledildiği, vatanları ellerinden alınan insanların, son bir umutla çıktıkları yolda kapıların yüzlerine kapatıldığı, cansız bedenlerin sahillere vuruşunun sadece seyredildiği modern ve gelişmiş insanlığın (!) kurtarılmaya ihtiyacı var.
Unutulmamalı ki, harcı kan ve gözyaşıyla karılarak, cansız bedenlerden örülüp zulümle kurulan güçler eninde sonunda yıkılmaya mahkûmdur.
Özellikle de, tarih içerisinde Bizans saldırılarına karşı sınır güvenliği, Hacc’a gidenlere de yol emniyeti sağlama görevi yapmış olan Türkmen kardeşlerimiz, bugün acımasız saldırılara maruz kalmaktadır.
Türkmen’e yurttur Bayırbucak,
Üzerine bomba yağdırılıyor, kucak kucak.
Ey Mü’min! Sakın deme “ bu iş ne olacak?”
Sen de koş! Yardım et ki, sönmesin bu ocak.
Büyük düşünür İbn-i Sina diyor ki; “İyiliğin şartı beştir: Tez olmalı, gizli olmalı, gözde büyütülmemeli, sürekli olmalı ve yerini bulmalı.”
Haydi Kızılcahamam! “Vakit iyilik vakti.” Türkmen kardeşlerimizle dayanışma vakti. 02.03.2016
Murat ÖZDEMİR
Millî Park Camii İ.H. Kızılcahamam /ANKARA
Yszandanda yayinlayandanda Allah( c.c) razı olsun. "Size şer gorunen de hayır. hayır gorunen de şer vardır da siz bilmezsiniz Allah (c.c) bilir: " Yaşanan insanlık dışı işbirlikleri ve saldırılardan ders alan müslümanlar vevaziz Turk milleti (bir kismi) gafletten uyanırlar inşallah.