O İÇİMİZDEN BİRİ… 3
KIZILCAHAMAMLI KÖY ENSTİTÜLÜLER…
KERİM BAL’IN AĞAÇ SEVDASI…
BU YAZI KIZILCAHAMAMLI KÖY ENSTİTÜLÜ ÖĞRETMENLERE İTHAFTIR…
Ahmet İLHAN
Kerim Bal öğretmenimizin öyküsünü yazmaya devam ediyoruz…
Köy Enstitüleri hakkında ortaya koyduğu tarih bilgisi, olayları ve yaşananları günü gününe aktarmasına elbette şapka çıkartıyoruz…
O yılları anlatırken, Köy Enstitülü Kızılcahamamlıları daha farklı ve daha heyecanlı aktarıyor… Belki bu yazımız Kızılcahamamlı Köy Enstitülüler bağlamında bir ilk olacak… Bakın kimlerin adını aktarıyor;
“Kızılcahamam bölgesinde çalışan Köy Enstitülülerden, Üçbaş ve Akdoğan Köyü öğretmenleri, Kara Durali lakaplı Durali Öztürk, Kemal Yıldırım ve Durali Erkan üçlüsünün ahenkli ve uyumlu çalışmaları, okulun bahçesini küçük bir çam ormanına dönüştürmeleri, kardeşane yaşamaları, her iki köyün ortak okulu olması hasebiyle, birleştirici ve bütünleştirici tutum ve davranışları, okulu her yönüyle verimli kılmaları yöre halkı tarafından halen de sevgi ve saygıyla anılmaktadır… Çalışkanlıkları sayesinde örnek okul seçilerek, öğretmen olacak adayların bu okulda stajını gerçekleştirirdi.”
Kerim Bal o yılları büyük bir sevgi ve coşkuyla anlatıyor. Köy Enstitülü hemşerilerini anlatırken adeta onları hem yaşıyor hem de heyecanından her birinin başarı öyküsünü dile getiriyordu… Sözü yine kendisine veriyoruz;
“Pazar Köylü Feyzullah Coşkun’da ilk enstitü mezunlarındandır. Kızılcahamam Halk Kütphanesi’nin bugünkü noktalara gelmesinde büyük katkıları olmuştur. Muhittin İpek de 1948 yılı mezunudur. Kızılcahamam Halk Eğitim Merkezinde unutulmaz hizmetlerde bulunmuştur. Yine Pazarlı Sabri Atiktürk ve Rıza Tüt’de çalıştıkları Pazar ilk okulunu görülmeye değer hale getirmişlerdir. Her ikisi de sevgi ve saygıyla anılmaktadır. Yine Estitülü öğretmenlerden İğcelerli Dursun Kara, Seyhamamı bölgesinde kara kovan ve tahta kovan arıcılığını geliştirmiş ve yaygınlaştırmıştır. İğbeler köyünde ise Necip Ayas, koyunculuğun gelişmesine öncülük etmiş ve başarı sağlamıştır. Aksaklı İdris Arslan ise Aksak Kalkınma Kooperatifini kurarak bölgeye yeni iş kapıları açılmıştır. Kiraladıklar ‘acı su’ yu Aksak Maden Suyu olarak tüm Türkiye’ye pazarlamışlardır. Hicabi Sezer öğretmen ise genel kültürü ve nezaketiyle öğrencilerini yüksek öğretime ulaştırmasıyla anılmaktadır. Enstitülü öğretmenlerden Mürsel Koçak’ta ‘örnek elma bahçesi’ oluşturmuş ve yardımcı kimliğiyle bütün bölgeye katkılarda bulunmuştur. Enstitülü Osman Işık ise köy öğretmenliğini politikaya taşıyarak yöre halkına ve öğretmenlerin çıkarlarını koruma ve sorunlarının çözümü için çalışmalarda bulunmuştur. Yöre halkı halen sevgi ve saygısını dile getirir…”
Kerim Bal, acaba birilerini unutur da söylemezsem diye kaygı duyuyor. Aklından tüm köylerin adı geçiyor. Hafızası o kadar güçlü ki hem yılını hem de ismi hemen dile getiriveriyor ve konuşmasını sürdürüyor;
“Ciğirlerli Hasan Işıkdoğan, Bulak Köyü’nde çalışmış, bilimsel tavukçuluğu, arıcılığı, sebze ve meyveciliğin gelişmesine büyük yararları dokunmuştur. Yine, Salih Akpınar, Durali Demirci, Erol Gökalp, Hüseyin Tekin Gencer, Saraylı Ali Çiftçi, Yaşar Çiftçi, İzzet Öztürk, Mustafa Kandemir… Ben ise Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra sırasıyla, Binkoz, Aksak, Çukurören, Çukurca köy ilkokullarında öğretmenlik yaptım. Askerliğimi de Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’nda yaptım. Burada yaptığım eğitim ve öğretim hizmetlerden dolayı da ödüllendirildim. Yedek subay olarak yaptığım askerlik yarınlara bakışıma önemli deneyimler ve birikimler sağladı…”
Kerim Bal öğretmenimizle bu görüşmeyi 6 Mart 2019 yılında yaptık… Ben de sürekli olarak Kızılcahamam’a gelip gidiyordum. Annemi ziyaret edip onu son günlerinde yanında olmak istiyordum… Kendisine sordum, Hocam bugün ne yaptınız? diye hemen arkasından da ekledi büyük bir gülümsemeyle hatta bir de o güleç yüzüne çok iyi yakışan kahkahasını da patlattı… Ben bugün diye başladı bakın neler söyledi;
“Beş tane ceviz, üç vişne, üç kayısı, dört armut ve bir tane de kiraz diktim. Onların can suyunu verdim. Elim bereketlidir bakın hepsi de tutar. Binlerce ağacı bu topraklarda buluşturdum. Enstitülü öğretmen çevreci ve doğacıdır. Toprağa bakmasını iyi bilir. Ben de elimden geldiği kadar çalıştığım bütün köylerde ağacın önemini anlattım ve öğrencelerimle bol bol ağaç diktik…”
O yılın mart ayı soğuk geçiyordu. Kerim Bal o gün iki kez geldi dükkâna. İlkinde tarladan geldiği için üstünde iş elbisesi vardı. İkinci geldiğinde ise kravatını takmış tam bir Köy Enstitülü Öğretmen disiplini, saygısı ve sevgisi içinde geldi…
Bu durumda Kerim Bal’ı, KERİM BAL yapan bir erdem noktasıydı…
Devam edecek…