İLÇE MÜFTÜSÜ SELÇUK KILIÇBAY ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE YAZDI
Kızılcahamam İlçe Müftülüğü tarafından yapılan açıklamaya göre; "Kıymetli Kızılcahamamlılar, başta Çanakkale Şehitlerimiz olmak üzere tüm şehitlerimize vefa borcu olarak 18.03.2018 pazar günü Aşağı Merkez camiinde Sabah namazında anma programı düzenlenecek.
ÇANAKKALE RUHU
Tarih şuuru, geçmişten hız alıp önümüzdeki engelleri aşıp geleceğe umutla bakabilmektir. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in üçte birinde anlatılan geçmiş milletlerin tarihi kıssaları, tarihin ibret alınması gereken en büyük vesika olduğunun delilidir. Maddi ve manevi olgunluk ve başarının temeli, tarihi olayları iyi okuyup dersler çıkarmak suretiyle mümkün olur.
Çanakkale Muharebeleri'nde iki zafer birden kazanılmıştır. Bunlardan biri, düşmana karşı zahiren kazanılan maddî zafer; ikincisi ise, ruh ve mana, din, iman ve vatan sevgisi hususlarında yaşanan ve asla mazi olmayan manevi zaferdir. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy "Çanakkale Şehitlerine" adlı şiirinde,
"Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi."
Derken Çanakkale de mücadele eden Mehmetçiğin, Bedir savaşına katılan Peygamber Efendimiz'in arkadaşlarının azmi ve inancıyla eş değer bir görev üslendiklerini anlatıyordu. Zira Bedir savaşı, nasıl imanın küfre karşı ilk direnişi ise, Çanakkale de, İslâm'ın son karakolunun müdafaasıdır. Bu zaferin elde edilmesinin başında, Yüce Rabbimizin Enfâl süresinin 33 ayetinde ferman buyurduğu iki sebep vardır.
"1. (Rasûlüm) hâlbuki Sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir.
2. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir."
Çanakkale Muharebeleri'nde kahraman askerimiz, bu ayetin muhtevasını gönlüne yerleştirerek apayrı bir iman heyecanı içindeydi. Yani her neferin sinesinde Peygamber Efendimiz'in engin muhabbeti yer almaktaydı. Sanki Bedir'den esen bir sabâ rüzgârı Çanakkale'ye doğru yöneliyordu. Nitekim düşman çemberi içinde kalan Binbaşı Lütfü Bey'in, o hengâmede yüksek bir nida ile: "Yetiş ya Muhammed, kitabın elden gidiyor." feryadıyla çağrıda bulunması bunun en bariz bir ifadesidir.
İkinci keyfiyet ise, elimizde bulunan hatıratların ifadesine göre, her asker o tehlikeli zamanda bile, bir vakit namazını dahi kaçırmamaya dikkat etmiş ve Cenâb-ı Hakk'a daima dua ve niyaz hâlinde bulunmuştur. İşte Çanakkale'yi ölümsüzleştiren kahraman ordumuz, Allâh'ın yardımına mazhar olacak seviyede yüksek bir iman şuuru içinde vatanını müdafaa etmiştir. Vatan müdafaasından maksat, dedelerimizin emaneti ve milletin haysiyeti olan toprakları korumakla beraber, aynı zamanda o topraklar üzerinde yaşayan insanların dinini, imanını, canını, malını, ırzını ve namusunu da muhafazadır. Neticede bunların hepsini temsil eden bayrağın müdafaasıdır.
Çanakkale de savaşan Mehmetçiğin en büyük arzusu, en üstün rütbe olan, şehitlik mertebesine kavuşmaktı. Bundan dolayı din, millet ve vatan uğruna canlarını seve seve feda ettiler. Zira gönüllerinde, canlarından aziz bildikleri sarsılmaz bir iman ve vatan sevgisi vardı. Bu sevgiyi diri tutan da hiç şüphesiz Allah ve Rasûlü'ne duydukları iman muhabbetiydi. O gün kumandanından erine kadar her gönül, hatta bütün bir millet Çanakkale'de tek vücut olmuş; "Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!" hakikatini yaşamıştı. Malazgirt'te Alparslan, haçlılar karşısında Kılıçarslan, İngiliz haçlıları önünde Selâhaddîn-i Eyyûbî, Kosova'da Murad Hüdâvendigâr, Niğbolu'da Yıldırım Bayezid, İstanbul'da Fatih, Çaldıranda Yavuz Selim, Plevne'de Gazi Osman Paşa ne ise, Çanakkale'de Mehmetçik odur.
Bizler, tarihimizi yüreğimizde canlı tutmak zorundayız. Unutmayalım ki, mazinin bittiği yerde, millet biter, insan biter. Millet, tarihinden ibarettir. Onu tarihinden sıyırırsanız, geriye insan sürüsü kalır. Dedelerimizin savaşta düşmana gösterdiği insanlık örneklerini, biz barışta birbirimize gösterebilirsek; dünyayı daha merhametli kılabilmek için, çok önemli bir adım atmış olacağız. İşte Çanakkale zaferi, düşmana ders ve aynı zamanda şerefli Türk gençliğine de çok kıymetli bir nasihattir.
Çanakkale, şehitlik düşüncesinin silinmez altın harflerle tarih defterine nakşedilmesidir. Bugün Anadolu'da ocağı tüten her evin ulvi hatırasında bir Çanakkale şehidinin olduğu muhakkaktır. Her aile, bir Çanakkale yetimidir. Bu hal, nesilden nesile intikal eden bir şeref madalyasıdır. Aziz şehitlerimizin kabirleri, milletimizin sinesindedir. Mehmet Akif ne güzel ifade eder:
"Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana âgûşunu (sinesini) açmış duruyor Peygamber!."
Çanakkale başta olmak üzere bu vatanın müdafaasında canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimize Yüce Allah rahmet eylesin. Rabbimiz, bizleri şehit ve gazi ecdadımıza lâyık nesiller eylesin. Mübarek vatanımızı düşman ayakları altında çiğnetmesin. Millî ve manevi değerlerimizin ayakta tuttuğu kaleleri yıkmak; birlik, beraberlik, kardeşlik ve huzurumuzu bozmak isteyen gizli-açık düşmanlarımıza karşı bizlere ve genç nesillerimize yüksek anlayış ve güçlü bir iman nasip eylesin! Amin!
Selçuk KILIÇBAY
Kızılcahamam İlçe Müftüsü