banner94

MHP'NİN KIZILCAHAMAM KAMPI SONA ERDİ

MHP'nin Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu ile TBMM Grubu üyelerinin katıldığı Kızılcahamam Kampında, genel kurula giden yolda parti içi gelişmelerin yanı sıra yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları ve terörle mücadele konuları ele alındı.

MHP'NİN KIZILCAHAMAM KAMPI SONA ERDİ

MHP'nin Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu ile TBMM Grubu üyelerinin katıldığı Kızılcahamam Kampında, genel kurula giden yolda parti içi gelişmelerin yanı sıra yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları ve terörle mücadele konuları ele alındı.

uğur demirbaş
uğur demirbaş
10 Ocak 2016 Pazar 15:25
771 Okunma
MHP'NİN KIZILCAHAMAM KAMPI SONA ERDİ

MHP'nin Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu ile TBMM Grubu üyelerinin katıldığı Kızılcahamam Kampında, genel kurula giden yolda parti içi gelişmelerin yanı sıra yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları ve terörle mücadele konuları ele alındı. Kızılcahamam Patalya Otel'de dün başlayan kamp bugün sona erdi.

Partisinin üç günlük Kızılcahamam Kampının kapanış oturumunda konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Çok yararlı olduğuna inandığım toplantılarımızda fikri, siyasi ve gündeme ilişkin değerlendirmelerimizi etaplar halinde gerçekleştirdik. Üç gün devam eden Kızılcahamam kampımızın verimli ve başarılı geçtiğini memnuniyetle ifade etmek isterim" dedi.

"BAŞKANLIK SİSTEMİNE KARŞI NET TUTUM VE BAKIŞIMIZ TEYİT EDİLDİ"
Türkiye'nin ana gündem konularını etraflıca analiz etme fırsatı bulduklarını anlatan Bahçeli, alanlarında uzman ve yetişmiş kişilerin Türkiye'yi meşgul eden meselelerle ilgili bilgi ve sunumlarını yaptıklarını, katılımcıları aydınlattıklarını belirtti.

Orta Doğu'daki sancılı, bir o kadar kaotik ve karmaşık atmosferin tarihsel boyutuyla kampta ele alındığı dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu:

"Bilhassa 2015'de Türkiye'yi ve dünyayı yakından etkileyen politik gelişmelerin yanında, 2016'ya yönelik beklenti anlatılmış, Irak ve Suriye'deki Türkmenlere sistematik zulüm ve eziyetlerin yanı sıra milli davamız Kıbrıs konusundaki çalışma ve tespitlerimiz görüşülmüş, 24 Kasım 2015'de hava sahamızı ihlal eden Rus uçağının düşürülmesinin ardından ortaya çıkan sosyal ve ekonomik maliyetler kapsamlı şekilde paylaşılmış, 1 Kasımla beraber teşkil eden 26. Dönem TBMM'de, parti Meclis grubumuzun faaliyet ve çalışmaları hakkında bilgi verilmiş, elbette, yeni anayasa süreciyle birlikte partimizin hem dün hem de bugün sahip olduğu ilkeli duruş hakkında bütün dava arkadaşlarımız bilgilendirilmiştir. AKP'nin zorla dayattığı başkanlık sistemine karşı net tutum ve bakışımız bir kez daha teyit edilmiş, bir kez daha billurlaşmıştır. Merkez Yönetim Kurulu, Milletvekilleri ve Merkez Disiplin Kurulu ortak toplantısında değerli çalışma ve görüşlerini bizle paylaşan arkadaşlarımıza huzurlarınızda tekraren teşekkür ediyorum."

"DÜNYA ÜZERİNDE ARTAN EŞİTSİZLİĞİ KONUŞAN YOK"
Bahçeli, tarihin geçmişine sırt dönmüş, kökünden kopmuş, öz değerlerine yabancılaşmış nice devlet ve medeniyetlerin ibretlik çöküşünü kaydettiğini hatırlatarak, şunları söyledi:

"Birlik ruhunu kaybetmiş, hedeflerinin gerisine düşmüş toplum ve milletlerin acıklı sonları aklı başında herkesin malumudur. Nasıl ki geçmişteki bir hatanın faturasına bugün katlanmak kaçınılmazsa, bugün yapılacak bir yanlışın, atılacak gafil bir adımın bedeli gün gelecek mutlaka ağır şekilde ödenecektir. Şu günkü zaman dilimine, insanlık düzlüğe çıkmak isterken istikrarsızlığa dümen kırmış, maddi ve teknolojik ilerleme yaşarken manevi bunalımın pençesine düşmüştür. Bu nedenle krizler seriye bağlamış, anlaşmazlık ve uzlaşmaz çelişkiler zirveye tırmanmıştır. Vahşileşen egemenlik mücadeleleri, hiçbir kural ve insaf tanımayan yeni sömürgecilik komploları dünyayı, özellikle komşu coğrafyaları yakıp kavurmaktadır. 18, 19 ve 20. yüzyıl boyunca tesir gücünü arttıran, yerkürenin her yanına sıçrayan güç ve paylaşım kavgalarının daha şiddetlisi, daha zalimi bugünlerde vuku bulmaktadır. Dünya üzerinde artan eşitsizliği konuşan yoktur. Yaygınlaşan adaletsizliği, devasa boyutlar alan ahlaksızlığı dert edinen, insan hak ve hürriyetlerini hakkıyla savunan da görülmemektedir."

"ŞİDDET HALİ BİR ÜSLUP VE POLİTİKA HALİNE GELDİ"
İnsanlık vicdanının çoraklaştığını, insani haslet ve özlemlerin çürümekte olduğunu anlatan Bahçeli, şunları kaydetti:

"Milli, tarihi ve yerel hassasiyetler yok sayılmaktadır. Etnik, mezhep ve dini kutuplaşma tehlike saçmaktadır. Gizlense de, medeniyetler birbirini yutma gayesiyle mevzilenmektedir. Şiddet hakim bir üslup ve politika haline gelmiştir. Hangi devlet veya milletin daha çok silah ve parası varsa haklı ve pervasız; hangisinin yoksa adeta esir olduğu perişan bir dünya tablosu karşımızdadır. Özgürlük lafta kalmaktadır. Demokrasi yalnızca sözde hatırlanmaktadır. Uluslararası hukuku takan ve tanıyan da gerçek manada pek yoktur. Orta Doğu'daki derin kamplaşmanın, dökülen masum kanların, dövülen, dağlanan ve dağıtılmak istenen tarihsel mirasın müsebbiplerini uzaklarda aramanın da akılcı bir yanı yoktur. Birinci Dünya Savaşı sürerken haritalar üzerinde keyfi oynamalar yapıp en ince detaylara kadar coğrafya taksimatına soyunanların kapanmamış bir hesabı vardır. Osmanlı'yı hasta adam ilan edenlerin tedavi edilmemiş aç gözlülükleri, tasfiyesi olmayan hınç ve hırsları vardır. Dün bize parmak sallayıp üzerimizde plan yapanların kor gibi içten içe yanan kin ve öfke dolu emelleri son derece acımasızdır. Gerek komşu coğrafyalar, gerekse de ülkemiz şu anda ne yaşıyorsa, neye maruz kalmışsa dünün eseri, dünün ertelenmiş bir çekememezliğidir."

"ORTA DOĞU'YU TEKRAR BÖLMEK İSTİYORLAR"
Bahçeli, her şeyin açık olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Orta Doğu'yu tekrar bölmek istiyorlar. Orta Doğu'yu yeniden parçalamayı, hücrelerine kadar sömürmeyi; insan ve doğal kaynaklarını tamamen eritmeyi hedefliyorlar. Bunun için kaos fitilini tutuşturup, Orta Doğu'yu bütünüyle sömürge kafesine tıka basa doldurmayı projelendiriyorlar."

Büyük Orta Doğu Projesi’nin çıkış gayesinin bu olduğunu anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "
"Arap Baharı isimli isyan dalgasının ana amacı buna hizmettir. El Kaide, IŞİD, El Nusra, Boko Haram, PKK, PYD ve diğer terör örgütlerinin silahlandırılıp maşa olarak kullanılması, kiralık örgüt kategorisinde görülmesi rastlantı değildir. AKP hükümeti bu küresel oyunlara alet olmuş, cinayet projelerini maalesef destekleyerek zalimle aynı safa girmiştir. Hiçbir yasal ve anayasal dayanağı olmayan BOP'a, gururla eşbaşkanlık yapan Recep Tayyip Erdoğan’ın Orta Doğu’nun bugünkü kanlı manzarasında payı ve parmağı vardır. Türkiye’nin tüm komşularını karşısına alan ve Haçlı niyetlerine kanan AKP’nin, şu günkü dehşet döngüsünde katkısı inkar edilemeyecek düzeydedir. Batı’nın çıkarlarına öyle geldiği için evvela parlatılan, göklere çıkartılan, Arap sokaklarında şöhret kazandırılan Erdoğan’ın; çok geçmeden husumet odağı haline gelmesi şüphesiz ki unutulacak, gözden uzak tutulacak bir çarpıklık değildir. Erdoğan sayesinde Türkiye, Orta Doğu’dan soyutlanmıştır."

"TÜRKİYE'NİN DIŞ POLİTİKASI KALMADI"
Dış politikaya değinen Bahçeli, "Bunu söylemeyi istemezdik ama Türkiye'nin dış politikası kalmamıştır" dedi.
Türkiye'nin milli çıkar ve bekasını Barzani'nin keyfine, terör örgütlerinin eline bırakanın AKP olduğunu anlatan Bahçeli, şunları söyledi:

"Davutoğlu, 27 Kasım 2015'de 'Fırat'ın batısına geçeni vururuz' diyordu. Erdoğan, 10 Kasım 2015'de 'Fırat'ın batısına kimse geçemez' sözleriyle kararlılık mesajları veriyordu. Peki ne oldu? Nitekim olan aynısıyla şudur: YPG terörü geçen hafta Fırat’ın batısına geçmiş, Teşrin barajını ele geçirmiştir. Buna karşılık hem Erdoğan hem de Davutoğlu, ısrarla bu terör kuşatmasını inkar etmiş, bölgeden gelen haberlerin doğruları yansıtmadığını vurgulamıştır. Yani gerçek saptırılmış, milletimiz kandırılmıştır. Güney sınırlarımıza paralel uzanan Azez ve Carablus arasındaki 90 km'lik Mare hattının PYD’nin kontrolüne geçmesiyle, hainler sözde Kürdistan koridorunda çok önemli bir mesafe kaydedeceklerdir. Sözde Kürdistan’ın inşası devam etmektedir." 

Erdoğan’ın, 19 Kasım 2014’de, Barzani’nin huzurunda Kürdistan’dan bahsetmesi, TBMM’deki bölücülerin Kürdistan yaygarası, Doğu ve Güneydoğu bölgelerine ayrı bir tanımlama getirme küstahlıklarının Türkiye’nin nereye sürüklendiğinin işareti olduğunu anlatan Bahçeli, "Gerçekten de Orta Doğu’dan tüten boğucu ve yıkıcı duman Türkiye’yi sarmıştır. Kaldı ki yıkım ve çözülmenin asıl hedefi Türkiye’dir" dedi.

"BUNLAR YALANCI, KORKAK, NANKÖR VE İKİYÜZLÜ"
Bahçeli, Türkiye’nin Lüblanlaşması, yani etnik ve mezhebi çerçevede ayrılıp birbirine girmesinin hız ve ivme kazandığını söyledi.

Cizre, Silopi ve Sur’da, Ayn el Arap yani Kobani provalarının yapıldığını anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:

"Kazılan hendeklerin içine bin yıllık kardeşliğin imhasını sağlayacak etnik dinamit döşenmiştir. İşin daha da vahamet yanı ise, bugünlere açılım, çözüm, barış tavizleriyle gelinmesidir. Erdoğan’ın mimarı olduğu, canını koyduğu, baldıran zehri içecek kadar gözünü kararttığı çözüm süreci hendek olmuş teröristleri saklamış, silah, bomba olmuş kahraman Mehmetçiklerimizi ve polislerimizi şehit etmiştir. Başbakan Davutoğlu dün Afyonkarahisar’da, son çukurlar, hendekler kapatılıncaya ve kamu düzeni sağlanana kadar operasyonların süreceğinden bahsetmiştir. Davutoğlu boşa konuşmaktadır. Çünkü samimi değildir. Daha düne kadar kamu düzenini ihlal edip devletin egemenlik haklarına meydan okuyan teröristlerle masaya oturup Türkiye’yi pazarlık malzemesi yapan Davutoğlu’nun başında bulunduğu AKP hükümeti değil miydi? Daha düne kadar İmralı’nın ağzının içine bakan, PKK’ya her istediğini demokratikleşme kandırmacasıyla veren bu AKP hükümeti değil miydi? Daha düne kadar Kandil’e kriptolu telefon gönderip Türk askerine PKK’ya operasyon yapmayın emri veren bu işbirlikçi AKP hükümeti değil miydi? Hem süreç ihanetiyle PKK’nın şehirlere konuşlanmasına göz yumarlar, hem de operasyon derler. Hem PKK’nın süreç ihanetinden istifade edip silah ve mühimmatları il ve ilçelere doldurmasını seyrederler, hem de kamu düzenini savunurlar. Hepsinden mühimi ise, hem Oslo’da özerklik ve özyönetim sözü verir hem de üniter devlet ahkâmı kesip Türk milletinin aklı ve onuruyla alay ederler. Bunlar yalancı, korkak, nankör ve ikiyüzlüdür. Bunlar Türklüğün hasmı, Türkiye’nin iktidardaki muhalifidir. Türkiye, AKP’den ibaret değildir, AKP’ye, kaçak saraya bırakılamayacak kadar da büyük ve muazzam bir ülkedir." 

"BİZ YENİ ANAYASADA VATANDAŞLIK TARİFİYLE OYNANMASINA KARŞIYIZ''

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Biz yeni anayasada vatandaşlık tarifiyle oynanmasına karşıyız. Biz Anayasa'dan Türk ifadesini çıkarma provalarına sonuna kadar karşı çıkacağız. Ve biz Türkiye Cumhuriyeti'nin simge ve özeti olan Anayasa'nın ilk dört maddesinin tahrip edilip kurnazca alaşağı edilmesine de direneceğiz" dedi.

Partisinin üç günlük Kızılcahamam Kampı'nın kapanış oturumunda konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, partisinin Afyonkarahisar'da dün düzenlenen 24. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda "çok talihsiz değerlendirmelere imza attığını" ileri sürdü.

Bahçeli, "Davutoğlu, esefle karşıladığımız konuşmasında; kaosa geçit vermediklerini, Türkiye'yi de, gönül coğrafyamızı da zaafa uğratmadıklarını iddia etmektedir. Bu Davutoğlu hangi alemde yaşamakta, dünyaya hangi gözlükle bakmaktadır? Türk devleti Cizre'de sokaklara tam manasıyla giremezken, Sur ve Silopi'de hala hakimiyet kuramazken, Başbakan'ın kalkıp 'kaosa geçit vermedik' sözü hayal mahsulü, yalan destanıdır. Hele hele 'gönül coğrafyamızı zaafa uğratmadık' sözü ancak cahillere söylenecek bir saptırmadır. Davutoğlu neyden bahsetmekte, kime, neyi anlatmaktadır?" ifadelerini kullandı.

Her gün gelen şehit haberlerinin yüreklere ateş gibi düştüğünü dile getiren Bahçeli, şunları söyledi:
"Saraydan başını çıkaramayanlar, israf ve haram içinde yüzenler; bu milletin oturacak evleri dahi olmayan mazlum evlatlarının şehadetine ya duyarsız ya da kör ve sağırdır. Sayın Davutoğlu, polislerimiz canlı hedeftir, görmüyor musun? Askerlerimiz haince katledilmektedir, anlamıyor musun? Hala neyin düzen ve dirliğinden bahsediyorsun? Ortadoğu'da kan gövdeyi götürüyor, Türkiye Suriye'den sonraki vahşet durağı olarak devreye alınıyor, Davutoğlu Erdoğan'la birlikte pembe tablolar çiziyor. Suriye'nin Azez Kenti'nin Duden Köyü'nde 75 Türkmen'in kafası kesildi, AKP'den bir ses, bir telin ve taziye duyuldu mu? Gazze'dekilere ağlayanların, Türk ve Türkmen ölümleri karşısında suskun kalması en hafif tabirle zulme ortaklıktır, cinayetlere payandalıktır. Ülkeyi ve milleti hedef alan operasyonlara, ameliyatlara karşı durduklarını söyleyen Davutoğlu, sen bu asılsız ve uyduruk tezleri kimin adına, kime yaranmak adına seslendiriyorsun? Sağımıza solumuza, önümüze arkamıza ölüm çukurları açılmışken, Erdoğan ve Davutoğlu'nun fildişi kulelerinden, yalan kubbelerinden hakikat kıyımı yapmaları günahtır, ayıptır, millete en ağır hakarettir."

"BAŞBAKAN, BİZİM NASIL BİR ÜLKE OLDUĞUMUZ HALA BİLMİYOR"
Hükümeti, "baştan ayağa eksik, kusurlu, noksan ve ihmalkarlık" ile suçlayan Bahçeli, "AKP ve himayesi altındaki mihraklar Türkiye'ye çevrilmiş namludur. Bu namludan Türk milletinin yıkım ve devrilmesi için dedikodu, tezvirat, ihanet, melanet ve zillet mermi gibi çıkmaktadır. İşte bu şartlar altında Türkiye yeni anayasa sürecine kilitlenmiştir. Ve eşzamanlı olarak başkanlık sistemi Erdoğan güdümündeki AKP tarafından tedavüle sokulmuştur. Tam bu aşamada, Davutoğlu, 'Nasıl bir ülke olmak istiyoruz sorusunun cevabını yeni anayasa metnine, ruhuna ve lafzına yansıtmak durumundayız.' sözlerini ağzından çıkarmıştır. Bizim nasıl bir ülke olduğumuzu hala bilmeyen bir şahıs Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'dır. Sayın Davutoğlu, bizim nasıl ülke olduğumuzu ya öğren ya da biz sana sabır ve sebatla kesinlikle öğreteceğiz" şeklinde konuştu.

"Davutoğlu Afyonkarahisar'dan konuştu, biz de kendisini başkent Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinden milli bir sesle uyarıyor ve kendine gelmesini diliyoruz" ifadesini kullanan Bahçeli, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye Cumhuriyeti milli ve üniter bir devlettir. Bu bir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, üzerinde tartışma götürmeyecek bir ilke ve tarihi iradedir. Bu iki. Türkiye Cumhuriyeti devleti bağımsız yaşama ülkümüzün, birlik ve beraberlik içinde var olmamızın muhteşem bir eseri ve payidar kalacak bir ecdat yadigarıdır. Bu da üç. Davutoğlu yeni anayasaya bakınca nasıl bir ülke olmamız gerektiğini değil, milletimizin ve devletimizin bocaladığı sorunları aşma, hukuki ve siyasi engelleri tesirsiz hale getirme fırsatı olarak görmelidir. Her zaman dediğimiz gibi anayasa toplumsal ve siyasal bir mutabakatın zamanlar üstü belgesidir. Bu belge kişiye özel hazırlanamaz. Bu belge yalnızca bir siyaseti gözeterek yazılamaz. Yeni anayasaya kimliğini kaybetmiş bir ülkeye kimlik yapımı, rejim ve sistemini bulamamış bir ülkeye yenisini kurma yol ve eşiği olarak bakılmamalıdır. Yeni anayasada bir devlet veya bir millet tarifi yapmak yerine, devleti daha süratli ve etkin çalıştırmak; birey, toplum ve devlet ilişkilerini demokratik standartlara kavuşturmak asıl ve esas olmalıdır. Biz anayasa yoluyla millet olmadık. Biz anayasa yoluyla devlet kurmadık. Ve bu yolla da ne devletimizi ne de milletimizi kaybetmeye, heba etmeye, yeni baştan 36 etnik kimlik çürümüşlüğüne göre bina etmeye tahammül edemeyiz, izin veremeyiz."

"TÜRKİYE'YE SEÇİLMİŞ DESPOT DEĞİL, YENİ BİR ANAYASA LAZIM"
Bahçeli, yeni anayasanın bir ihtiyaç olduğunu, buna diyecekleri bir şey olmadığını belirterek, "140 yıldır süren bu tartışma geniş katılımlı bir mutabakatla sonuçlandırılmalıdır. Buna da itirazımız olmayacaktır. Fakat Türkiye'nin yeni anayasa kılıfı altında başkanlık sistemine geçmesine; demokrasiyi özünde benimsememiş, muhalif seslere katlanamayan, parlamenter sisteme kilit vurmak için her kumpastan medet uman ilkel zihniyetlere ortak olamayız, göz yumamayız. Türkiye'ye seçilmiş despot değil, yeni bir anayasa gerekmektedir. Türkiye'nin sorunu sistem değil, var olan sistemin makul ve ahlaki çalıştırılmaması, devletin rasyonel ve hızlı karar alacak ehil ve milli ellerde olmamasıdır. Bugün başkanlık isteyenler, yarın hanedanlık kuracağız derlerse ne yapacağız? Bugün başkan olacağım diyenler, yarın Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi ve milli mirasını tamamıyla ters tasarruflarla dağıtırsa ne yapacağız? Bugün başkan olanlar, yarın krallık iddiasında bulunurlarsa buna nasıl mani olacağız?" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin sorununun sistem değil, var olan sistemin makul ve ahlaki çalıştırılmaması, devletin rasyonel ve hızlı karar alacak ehil ve milli ellerde olmaması olduğunu anlatan Bahçeli, "Bu temel dinamitlenmeden, ki bunun adı darbe veya devrimdir, var olan devletimizin adını, ruhunu, ilke ve esaslarını değiştirmek kesinlikle imkansızdır. Bu itibarla AKP’nin başkanlık hayalinden vazgeçmesini, Davutoğlu'nun ise Erdoğan'ın oyununa gelmemesini istemek en tabii beklentimiz ve tavsiyemizdir. Biz yeni anayasada vatandaşlık tarifiyle oynanmasına karşıyız. Biz Anayasa'dan Türk ifadesini çıkarma provalarına sonuna kadar karşı çıkacağız. Ve biz Türkiye Cumhuriyeti'nin simge ve özeti olan Anayasa'nın ilk dört maddesinin tahrip edilip kurnazca alaşağı edilmesine de direneceğiz. Şunu unutmayalım ki, yeni anayasayı Türk milleti adına yapmayı istiyoruz. Hal böyleyken yeni anayasa, yeni Türkiye derken; Türk milletinin ve Türklüğün horlanıp aşağılanması teşebbüs aşamasında bile olsa bizim için aşılması imkansız bir sınırdır" ifadelerini kaydetti.

Son Güncelleme: 10.01.2016 15:26
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner89

banner83

banner26