“ Aşk kaderimiz olursa, sevgi iddia olmaktan çıkar; ispat noktasına gelir…”
Aşk hakkında bana da laf düştüğünde, her ne hikmetse hepte bana laf düşer; çoğu zaman duvar yazısı haline getirdiğim şu cümleyle başlarım söze:
“ İmanım itibarım, aşkım saltanatım…”
İman yalnız ve sadece Allah’a yapılır; şartları belli… Şartlara baktığımızda görünmeyen, bilinmeyen ama kendisini hissettiren, varım, birim ve tekim diyen bir yaratıcıya, aşkın bir varlığa inanmamız ve güvenmemiz isteniyor. Kim istiyor bunu, imanı biz kullarına bir nimet olarak bahşeden Allah.
Fazla uzatmayayım, İman yalnız ve sadece Allah’a olur… Bu kesin ve herkes tarafından bilinen bir hayat hakikati… aşk nasıl yaşanır ve saltanat haline gelir, asıl mesele bu.
İmanı Zatı için isteyen Allah, aşkı da kullarına bir lütuf olarak vermiştir, bu benim iddiam… Hata, kusur, suç, ola ki günah varsa bana ait.
Aşkın ilk şartı çok önemli, ne olabilir bir düşünün; hani bir türkü vardır ya:
“…göz gördü, gönül sevdi… benim ne günahım var.”
Aşkın ilk şartı sevmek, sevmenin ilk şartı da görmek olabilir mi; türkü böyle diyor… Demek ki insan gördüğünü seviyor; yani sevmek için görmek lazım. Gördüğünü seven insan sevdiğine nasıl âşık olur… Çok zor anlatılan, anlatıldıkça da anlaşılmaz hale gelen veya getirilen bir konudur bu…
Sevenler kavuşursa sevgi evliliğe dönüşür, evlilik bir kurumdur, kuralları olan, yaşam şartları bilinen bir müessese. Kuralların olduğu bir yerde sevgi boyut değiştirir, saygıya, sadakate ve fedakârlığa evrilir. Bu kurallara uyulur ve bu kurallar yaşam şekli haline gelirse, sevenlerin birlikte yaşadıkları ev mutlu, huzurlu ve uyumlu bir yuva olur.
İyi güzelde birde aşk var o nasıl yaşanır, aşkın o saltanatını sürmek için ne yapmak lazım. Aşkı yaşamak için önce âşık olmak, aşkı bütün boyutlarıyla hayata katmak gerekir. Evet, aşk var ve aşkın saltanatı sürülür; bakın nasıl…
Aşk sevgi dağının zirvesidir, bu zirveye çıkmak isteyen, bu cesareti kendinde bulan ve bu yola düşen insan aşka ilk adım atar; yani sevmeyi amaç edinir, bu amacını de karşı cinsten biri üzerinden yaşamaya başlar. Bu dağa sevdiğini yanına alarak çıkamaz seven, yalnız çıkmak gerekir. Yani aşkta ilk adım ayrılıkla atılır, ayrılığın acısıyla adımlar sıklaşır, acının o dayanılmaz yakıcılığıyla zirveye tırmanış başlar.
O zirveye varan olur mu? Varanlar olur ama birkaç kişi, yolda can verenlerin sayıları azdır, geri dönenenlerde olur ve yığınla… Zirveye çıkanlar ne yapar… ya uçarlar, ya düşerler… Uçanlar hep hayatta ve zaman üstü kalır, işte o hep hayatta kalmak ve zaman üstü yaşamakla sürülür saltanat. Ne maddeye kölelik kalır, ne cinsi kepazelik yaşanır. Secdesi Allah’a, sadakati aşka olur bu saltanatın. Düşenleri hiç sormayın, düşenler nerdedir kimse bilinmez. O zirvede duran yok mudur; vardır ama donmuş kalmışlardır.
Bakın ben bir şiirimde ne demişim:
...aşk nasıl yaşanır deseler bana;
yırtılmış bir yürek, kanayan yara...
...yetmiyor bu cevap deseler bana;
önce İbrahim ol, Hira' da ara...
***
...bu nasıl bir sırdır, sırrın içinde;
bak ateş saklamış suyun içinde...
...âlemler insanın kendi içinde;
aşkı bana sorma, kendinde ara...
Bir başka şiirimde sevgiyi nasıl anlatmışım:
...delil istiyorsan parmağıma bak;
SENİ SEVİYORUM parmak izimdir...
...emin ol artık, şüpheyi bırak;
SENİ SEVİYORUM parmak izimdir...
***
...parmak izim oldun, şahidim Allah;
senden başkasına etmem eyvallah...
...ömrüm hasret oldu, demedim eyvah;
SENİ SEVİYORUM parmak izimdir...
Sevgiyi parmak izi yapan başka ne der:
...uyanmaksa eğer gecenin bir vakti;
"seni seviyorum" kuş kadar özgür...
...unutmaksa eğer günü saati;
"seni seviyorum" kuş kadar özgür...
***
...tüten bir bacada mavi dumanım;
bir dilim ekmekte huzur bulanım...
...kuş değilim ama sana konanım;
"seni seviyorum" kuş kadar özgür...
***
...umut yüreğimde kanatsız bir kuş;
çırpınır durur hep, uçmayı umuş...
...çoğu zaman susmak, bazen yutkunuş;
"seni seviyorum" kuş kadar özgür...
Kaderimiz aşk olsun, her şey gönlünüzce olsun…