banner94

ATATÜRK’ÜN “Misak-ı Milli” VASİYETİ…  / Yusuf AKGÜL

 

Rahmetli Atatürk’ün vefatından bu yana siyasetçilerimizi kara kara düşündüren, bugün olduğu gibi çoğu kez de içinden çıkılmaz bir durumda seyreden; Birinci Dünya Savaşından önce ( yaklaşık 90 yıl önce) Büyük Osmanlı Devletinin mülkü olan bugünkü Irak topraklarıyla ilgili olarak belki de hiç duymadığınız notları - bilgileri sunmak istiyorum sizlere…

 

1920’li yıllarda, tıpkı Anadolu Türkleri gibi, Irak Türkleri (Türkmenler) de bağımsızlık mücadelesi vermek üzere harekete geçmişlerdi.

 

Irak’ta başlayan kurtuluş hareketinin lideri, Mustafa Kemal’in arkadaşı Muhammet Cemil oğlu Halil Efendi idi. Teşkilat-ı Mahsusa ile irtibatlı olan bu Türkmen liderin doğrudan Atatürk’le temas halinde olduğu belirtiliyor.

 

Hareket, 27 Haziran’da Felluce’ye, 30 Haziran’da Ramisa’ya sıçradı.

 

Irak Türkmen Partisi sözcüsü Kasım Ömer’in araştırmalarına göre: Mustafa Kemal Paşa, 15 Nisan 1920 Anlaşmasıyla Irak’ın önde gelen Türkmen liderlerinden İdris Sunusi’yi kral yapacak, anlaşmaya göre halifelik Türkiye’de kalacak, herkes kendi milli kurtuluş mücadelesini verecek ve kurtuluştan sonra konfederasyona gidilecekti. Ancak Irak’ta İngilizler hakim olunca, bu plan gerçekleşemedi.

 

Osmanlı’nın Ortadoğu stratejisi, Nusaybin – Deyrezur – Telefar üçgenini kontrol altına almaya dayanıyordu.

 

Bu üçgene hakim olan devletin Ortadoğu’ya hakim olacağı öngörülüyordu. İşte Atatürk bu stratejiyi benimsemişti.

 

Daha ileri giderek şu bilgileri de ortaya koyabiliriz:

 

Mustafa Kemal Paşa, Irak’ta kurulacak olan Türk devleti için bir de bayrak düşünmüş. Üzerinde “Ayyıldız” ve “Lailahe İllallah” lafızları olan Irak Türkmen Devleti bayrağı, o günlerde Telafer, Felluce ve Ramisa’da bağımsızlık için direnen insanların moral kaynağı olmuştur.

 

Son bir not daha:

 

Türkiye’nin sınırları tartışılmaya açılırken, Amerikalı General Mc. Artnur “Hatıralar”ında, büyük devlet adamlarından biri olarak tanıdığını ifade ettiği Atatürk’le 1933’te Ankara’da yaptığı bir röportajda şunları kaydeder:

 

“...'Sizin Türkiye’nin geleceği hakkında tasavvurlarınız nelerdir?' diye sorduğumda, bana şunları söyledi:  'Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse; Musul, Kerkük ve Adalar’ı geri alacağım. Selanik dahil Batı Trakya’yı Türkiye topraklarına katacağım.”

 

Son Osmanlı Meclisi'nin kabul ettiği ve Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktıktan sonra Amasya Tamimi, Erzurum Kongresi ve Sivas Kongrelerinde da karar altına alınan "Misak-ı Milli Sınırlar İçinde Vatan bir bütündür, bölünemez" hükmü göz ardı edilerek, 3 yıl sonra Lozan'da kabul edilen sınırlarımızın esas alınması ve Misak-ı Milli sınırlarımızın unutturulmaya çalışılması hangi gafil mantıkla izah edilebilir ki...

 

Evet... Neden anlamaktan ve dile getirmekten kaçınıyoruz ki; Vatanımızın Lozan'da kabul edilen bir "milli sınırları" vardır, bir de ondan daha önce kabul edilen ve Milli Kurtuluş Savaşına esas teşkil eden "Misak-ı Milli" sınırları...

 

İşte -birileri inkar etmeye çalışsa da- rahmetli Gazi Paşa bu büyük hedefi hayata geçirmeye çalışmıştır hep...


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner83

banner26